Kapatılan Üniversitelerden İki Akademisyen Anlatıyor

Yazar / Referans: 
Beyza Kural - BİA Haber Merkezi
Tarih: 
08.09.2016

Kapatılan vakıf üniversitesinden iki akademisyenin başlıca sorunları arasında maaş ve özlük haklarını alamamak, "fişlenme" nedeniyle akademide iş bulamamak, örgüt üyesi olmadıklarını ispatın yarattığı psikolojik yük var.

“Öğretmenlik hakkımız gayri resmi olarak elimizden alındı.”

“Bir sabah uyandım, tüm hayatım alt üst oldu. Devletin açtığı üniversiteye, onun uygun gördüğü kadrolara, onun şartlarını sağlayarak girdik. Devlete güvendik, bir sabah yarı yolda kaldık. Devlet eliyle yeniden kadroya yerleştirilmeyi istiyoruz."

Yukarıdaki cümleler Olağanüstü Hal (OHAL) ilanının ardından kapatılan İzmir Üniversitesi’nde çalışan iki öğretim elemanının sözleri.

Cemile Turgut, Hukuk Fakültesi’nde iki yıldır araştırma görevlisiydi. Lisans eğitimini tamamladığı İstanbul Üniversitesi’nde doktoraya devam ediyor. Nükhet Tunçay ise beş yıldır Yabancı Diller Yüksekokulu’nda hazırlık biriminde okutman olarak çalışıyordu.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından 15 vakıf üniversitesi kapatıldı. Buralarda çalışan toplam iki bin 808 öğretim elemanı vardı. Kapatılan üniversitelerin öğrencileri tekrar üniversite tercihi yaptı. Kapatılan üniversitelerdeki akademisyenler için ise durum belirsiz.

Konuştuğumuz akademisyenler eşyalarının okullarda kaldığını, maaşlarını ve özlük haklarını alamadıklarını, “fişlenme” nedeniyle akademide iş bulamadıklarını anlatıyor.

Örgüt üyesi olmadığını ispatlamak zorunda kaldıklarını, maddi sorunların yanı sıra yaşadıklarının psikolojik boyutunun çok yüksek olduğunu söylüyorlar.

Kadro açılsa da gerekli sınavlara girmeleri zaman kaybına yol açacak. Üniversitelerdeki görevlerine kaldıkları yerden koşulsuz şartsız devam etmek istiyorlar.

“Kimse görevden alınmadı”

23 Temmuz sabahı 15 üniversite kapatıldı. Sizin böyle bir endişeniz var mıydı?

Cemile Turgut (C.T.): Hiç endişem yoktu. Bazılarına kayyum atanacağını duymuştuk ama hiçbir okulun kapatılacağını düşünmüyorduk. Bizim okul açısından kayyum beklentimiz de yoktu. Cumartesi sabahı uyandığımızda herkes şaşkınlıkla karşıladı.

Nükhet Tuncay (N.T.): Bu kadarını asla beklemiyorduk. Bizim okulumuzun temiz olduğuna inanıyoruz. Okulumuza haksızlık yapıldı.

Akademisyeninden okul sahibine, idari çalışana dek kimsenin Gülen Cemaati’yle ilgisi bulunamadı. Devlet okullarında yüzlerce akademisyen açığa alınırken bizim okulda bir kişi bile bu nedenle görevden alınmadı.

Bizim okulda hükümet karşıtı görülebilecek şey en fazla Atatürkçü olmamızdır. Polisler okulu aradıklarında “Ne kadar çok Atatürk kitabı var” demişler. Okula gelen polisler bizim okulun listeye sonradan eklendiğini söylemişler.

“Maaş ve tazminatlarımızı alamadık”

Okulun kapatılmasının ardından neler yaşadınız?

N.T.: Okulun mağduriyeti ortada. Akademisyen olarak da ayrıca mağduruz. Velev ki Fetullah Gülen’e yardım eden kurumda çalışıyormuşuz, haberimiz yokmuş, anlamamışız, bizim suçumuz ne? Suçsuz yere işsiz kaldık.

Okulda özel eşyalarımız, en önemlisi kitaplarımız var. Hiçbirini alamadık. Temmuz’dan beri maaşlarımızı da alamadık. Borçları olan var, ben ev kredisi almıştım mesela. Evliyim, eşim çalışıyor, zar zor idare ediyoruz ama yalnız yaşayan, kira ödeyen arkadaşlar ailemizin yanına mı taşınacağız diye düşünüyor.

C.T.:  İzmir Üniversitesi’nde ders verirken İstanbul Üniversitesi’nde doktora eğitimine devam ediyordum. Şimdi eğitime devam etmem için para da yok.

Aralık’ta yapılacak doktora yeterlilik sınavına hazırlanıyorum. İş anlamında olumsuzluklar olunca eğitime tutunmak istedim, Aralık’a dek sınava hazırlanacağım, ama sonra ne olur bilmiyorum.

Şimdiye dek akademik kariyer için çalıştım. Yükseklisanstan sonra doktoraya başladım, tezimi kitap haline getirdim. İnsanı en yaralayan şey, sevdiğim işi yapmak için bu kadar uğraşmışken bir cumartesi sabahı kalktığımda hayatımda daha önce hiç olmayan bir terör örgütüyle bağlantılı olduğu düşünülen bir okulda çalıştığım için tüm hayatım altüst oldu.

Eşyalarımızı alamadık, kişisel eşyalar ve tez yazanların çalışmaları, kitaplar, hepsi kaldı okulda kaldı. Maaşlar 5’inden 5’ine yatıyordu. Temmuz ayının maaşını, kıdem, ihbar gibi tazminatları da alamadık.

“Yaftalandık, iş bulmamız zor”

Başka bir üniversiteye başvurdunuz mu?

N.T.: Öğrenciler de dahil olmak üzere tüm kadro yaftalandık, iş bulmamız çok zor. Devlet üniversitelerinde zaten kadro açılmadıkça başvurmak çok zor. Ben henüz bir yere başvurmadım ama başvuran arkadaşlarım "Kapatılan üniversitelerden hoca almama kararı aldıkları" yanıtını almış. Bir koleje başvuran ve kabul edilen arkadaşımıza da MEB’den onay gelmemiş.

Kaç senedir öğretmenlik yapıyorum, İngilizce biliyorum diye yönetici asistanı mı olayım? Öğretmenlik hakkımız gayri resmi olarak elimizden alındı.

C.T.: Resmi olarak yeni bir üniversiteye başvurmadım. Başvuran arkadaşlarımı biliyorum. Karşılaştıkları tepki “Kapatılan üniversitelerde çalışanları istihdam edip riske girmek istemiyoruz."

Yeni bir devlet üniversitesinde hukuk fakültesinde açılan kadro ile ilgili görüştüm. Bana da aynısını söylediler; “Kapatılan üniversitenin araştırma görevlisiydiniz, şu an davanız var ya da yok bunu bilemem ama sizi işe alma risklini göze alamam.”

Üniversite kapatıldıktan sonra işe giren bildiğim arkadaşım ya da akademisyen yok.

“OHAL-KHK kodu önyargıyı tetikler”

Kapatılan üniversitelerin öğrencileri de “örgüt üyesi gibi etiketlenmek” ile ilgili endişeliydi. Siz bu konuda ne hissediyorsunuz?

C.T.: Sadece işsiz kalarak özlük haklarımız ile lisansüstü eğitimimize devam edebilmemiz için gerekli olan geliri ve çalışma ortamını kaybetmekle kalmayıp, hiçbir bağlantımız/ilgimiz olmamasına rağmen böyle bir oluşum içerisinde olduğumuza dair kamuoyunda yerleşmekte olan kanı sebebiyle yaftalanmaktan da tedirginlik duyuyoruz. Nitekim bu kanı sadece birey olarak toplum içerisinde bizlere karşı olan tutumu yönlendirmekle sınırlı kalmayıp, bundan sonra başvuracak olduğumuz işlerde şahsımıza yönelik önyargılı yaklaşımı da tetikleyecek.

 Sosyal Güvenlik Kurumu’nun genelgede yer alan , “Bu sigortalıların işten ayrılış bildirgesi ünitelerce re’sen düzenlenecek olup işten ayrılış nedeni olarak “36- OHAL/KHK” kodu kullanılacaktır” ibaresinin, bu yaklaşımı tetikleyecek en somut neden olduğu endişesini taşıyoruz.

Kimse bizimle çalışmak istemiyor, işe almak istemiyor. Sadece üniversiteler değil, özel sektörde de aynı muamele var. İş başvurularında nerede çalıştığımız görülüyor ve fişlenmiş gibi kabul ediliyoruz.

"Örgütle bağımız olmadığını ispata zorlanıyoruz"

C.T.: Bu hukuki mücadeleden öte psikolojik bir mücadele. Sürekli acaba nasıl kendimizi aklarız, ne yapabiliriz de örgütle bağlantımız olmadığımızı ispatlarız düşüncesindeyiz.

Bir insanın olmadığı bir şeyi ispatlaması çok zor. Örgütle bağlantılı değilim, bunu benden ispatlamamı bekliyor. Hatta ispata da fırsat vermeden bu damgayı vurup hayatımıza devam etmemizi bekliyorlar.

Maddi durum çözüme ulaşır ama bu işin psikolojik boyutu inanılmaz büyük ve rahatsız edici. Sonra ne olacağından, ne kadar süreceğinden emin değilsiniz. Hayatınız boyunca üzerinize yapışacak olabilir. 

Birçok üniversitede soruşturmaları ve ihraçları duyuyoruz ama bizde hiçbir akademisyen hakkında soruşturma açılmadı, örgütle bağlantısı vardır denmedi, kimse görevinden alınmadı.

Birçok üniversitede akademisyenler görevden alınarak üniversitenin içi boşaltıldı ama üniversite kapatılmadı. Bizden kimseye soruşturma açılmamışken, üniversite kapatıldı, biz örgütle bağlantılı gibi lanse edildik.

En sonunda dedik ki; “Keşke soruşturma açsalardı da soruşturma sonucu çıkan temizdir kararıyla temiz olduğumuz anlaşılsaydı.”

Artık olmadığımız bir şeyi ispatlamamız istenirken, "Sen benim örgütle bağlantımın olmadığını ispatla" noktasında geldik.

“Yeniden yerleştirilmek istiyoruz”

Talepleriniz neler?

C.T.: Üç talebimiz var;

İlki, fişlenmenin engellenmesi için, işten çıkarılmamızla ilgili “36- OHAL/KHK” kodu kullanılacaktır” ibaresinin kaldırılması.

İzmir Üniversitesi’ne girerken devletin açtığı üniversiteye, onun uygun gördüğü kadrolara, onun şartlarını sağlayarak girdik. Devlete güvendik, bir sabah yarı yolda kaldık. Devlet eliyle yeniden kadroya yerleştirilmeyi istiyoruz. İzmir Demokrasi Üniversitesi ya da başka bir üniversiteye yerleştirilebiliriz. Ancak bu şekilde akademik hayata devam edebileceğiz.

Üçüncü talebimiz de özlük haklarımızın iadesi.

N.T.: İzmir Demokrasi Üniversitesi kurdular, İzmir Üniversitesi ile aynı binada olacağını söylüyorlar. Biz, Gülen’le ilişkisi olmayan akademik ve idari personelin bu yeni kurulan üniversiteye koşulsuz şartsız geri almalarını istiyoruz.

"Gel başvur" derlerse başvuramam çünkü ALES, dil sınavı gibi gerekli sınavlara girmedim. Senelerdir burada çalıştığımız, devam etmeyi planladığımız için bu sınavlara girmedik. Girdiğimiz seneki puanlarımız da artık geçerli değil. Bu nedenle kaldığımız yerden göreve devam etmek istiyoruz. (BK)

Beyza Kural

Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu. Kasım 2012'den beri bianet'te muhabir olarak çalışıyor.