'Düşünce ve ifade özgürlüğümüzden vazgeçmeyeceğiz'

Yazar / Referans: 
http://www.bursaport.com/
Tarih: 
24.06.2016

''Üniversitemizi muhbirliğe, baskıya ve hukuksuzluğa teslim etmeyeceğiz'' diyen Eğitim Sen Bursa Şubesi, düşünce ve ifade özgürlü için Uludağ Üniversitesi Rektörlük binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

ğitim Sen Bursa Şubesi, hakkında ‘devlet aleyhinde propaganda’ yaptığı iddiasıyla idari soruşturma açılarak derslerden el çektirilen Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şermin Külahoğlu'da destek için basın açıklaması yaptı.

Bursa'daki sendikalar, demokratik kitle örgütlerinin yanı sıra CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal'ın da katıldığı açıklama Uludağ Üniversitesi Rektörlük binası önünde yapıldı. Basın açıklamasını Eğitim Sen Genel Örgütlenme ve Yüksek Öğretim Sekreteri İsmail Sağdıç okudu.

Türkiye’nin köklü üniversitelerinden olan Uludağ Üniversitesi’nin adına gölge düşüren gelişmelere tanık olduklarını belirten Sağdıç, ''Ne yazık ki bir süredir Uludağ Üniversitesi’nin adı, verdiği nitelikli eğitim-öğretim hizmetiyle ya da akademik başarılarla değil, akademisyenler üzerindeki baskı, hukuksuzluk, muhbirlik ve akademik zorbalıkla anılır oldu. Daha açık ifade etmek gerekirse, üniversiteye yıllarını vermiş, binlerce öğretmen yetiştirmiş Prof. Dr. Şermin Önder Külahoğlu’nun derslere girmesi yasaklandı'' dedi.

Sürecin üyeleri olan Prof. Dr. Külahoğlu’nun 30 Mayıs tarihli Eğitim Fakültesi Akademik Kurulu’nda eleştirel ve muhalif görüşlerini paylaşmasıyla başladıığını ve bir akademisyenin eleştirel ifadelerine dahi tahammülü olmayan üniversite yönetimi ise çareyi “muhbir öğrenci” kontenjanını kullanmakta bulduğunu ifade eden Sağdıç, ''Hocamızın düşüncelerini paylaştığı toplantıdan bir gün sonra hakkında soruşturma açıldığı bilgi paylaşıldı. Gerekçe ise 25 Mayıs tarihinde bazı öğrencilerin üyemizi şikayet ettiğiydi'' dedi.

Sağdıç açıklamaya şöyle devam etti:

''Görüldüğü üzere karşımızdaki yönetim aklı üniversiteyi yönetmeyi, uydurma şikayet dilekçeleriyle, baskıyla, hukuksuzlukla ve muhbirlik yöntemiyle eleştirel her düşünceyi ve her akademisyeni sindirmeye odaklanmış durumdadır.

Bu durum öylesine bir boyut kazanmıştır ki dönemin bitmesine bir hafta kala üyemizin derslere girmesi yasaklanmış, tüm ders bilgileri başka bir öğretim görevlisinin bilgisine ve kullanımına açılmıştır. Dolayısıyla muhbir öğrencileri koruma iddiasında olan Rektörlük, dersi alan öğrencileri mağdur etmekten bir an dahi çekince duymamıştır!

Yaşanan bu durum, Türkiye’de akademik özgürlüklerin nasıl yok edildiğini, üniversitelerin nasıl hükümetin emrine sunulduğunu açıkça göstermektedir. Çünkü yaşananlar sadece üyemizin değil, tüm akademisyenlerin başta düşünce ve ifade özgürlüğü olmak üzere, akademik özgürlüklerine, çalışma hakkına ve bilim özgürlüğüne saldırı anlamına gelmektedir.

Yapılmak istenen açık ve nettir! Varlığını ancak hakikati açıklığıyla ortaya koymaya çalışarak sağlayacak olan üniversite, siyasal iktidarın hırslı emirlerine itaat etmeye zorlanmaktadır.

Bu nedenle de Türkiye’nin en değerli bilim insanları, mesleklerinin gereğini yaptıkları için suçlu ilan edilmektedir.

Halbuki üniversiteler baskının, hukuksuzluğun, suç ve ceza odaklı çalışan bir aklın değil, özgür düşüncenin, özgür bilimin, gerçek bir demokrasinin ve hakikat arayışı önündeki engellerin kaldırıldığı kurumlar olmalıdır. Tüm yüksek öğretim akademik personeli görevini hiçbir şekilde ayrımcılığa uğramadan ve devletten veya başka bir kaynaktan gelecek baskının korkusu olmaksızın yerine getirme hakkına sahip olmalıdır. Yüksek öğretim akademik personeli, mesleki ilkeler hariç hiçbir engelleme olmaksızın öğretim yapma özgürlüğüne sahip olmalıdır. Yüksek öğretim akademik personeli kendi doğru bildiği ve vicdanıyla çelişecek şekilde öğretim yapmaya veya ulusal ve uluslararası insan hakları standartlarına aykırı metot ve müfredat kullanmaya zorlanmamalıdır.

Ancak tüm bunlara rağmen, üyemiz Prof. Dr. Şermin Önder Külahoğlu, rektörlüğe bu ilkeleri belirten, hakkındaki asılsız iddialara yanıt veren bir mektup gönderdiği için tekrar soruşturmaya maruz kalmıştır. 

Uludağ Üniversitesi yönetimi, “Bilimde Özgün, Düşüncede Özgür” şiarını terk etmiştir

Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki Uludağ Üniversitesi yönetimi, “Bilimde Özgün, Düşüncede Özgür” şiarını terk etmiş, üniversiteyi üniversite olmaktan çıkaracak uygulamalarda ısrarcı olduğunu belirtmiştir. Bizler de eğitim ve bilim emekçileri olarak, öğrencilerinin “merak eden, okuyan, araştıran, sorgulayan, erdemli, çalışkan, gördükleri olumsuzluklara ‘’Hayır’’ demeyi bilen” bireyler olması için emek harcayan Şermin hocamızın yanında olmakta, insan-toplum-doğa yararına üniversite mücadelemizde ısrarcı olacağız!

Herkes bilmelidir ki,

- Güvenlik, disiplin, tehdit gibi söylemlerle ve açılan soruşturma ve davalarla üniversitelerin birer korku yuvası haline getirilmesini kabul etmeyecek,

- Üniversiteye, akademisyenlere, öğrencilerimizin haklarına ve emeğimize sahip çıkmak için mücadelemizi büyüterek sürdüreceğiz!''

Prof. Dr. Külahoğlu'na destek için, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal da açıklamaya katıldı. İfade ve düşünce özgürlüğü için mücadeleye devam edeceklerini belirten Sarıbal, Bursa'ya ait olduğunu düşündükleri üniversite rektörünün ne yazık ki son seçimde atanan bir yönetimle beraber artık 'saray'ın ve siyasetin bir aracı haline geldiğini belirtti.

Bu yönetimin demokratik yollarla seçilmiş bir yönetim olmadığını ifade eden Sarıbal, ''Cumhurbaşkanı'nın kendisi ve kendi siyasi taleplerine cevap verecek bir atamayı gerçekleştirdiği bir yönetimdir'' dedi.

Sarıbal sözlerine şöyle devam etti:

''Hızlarını alamadılar, bu defa üniversitelerdeki laik, demokrat, çağdaş başka sendika üyelerinin tümü üzerinde tek tek yok etme,korkutma, asimile etme yöntemine geçtiler. Bunda da ne yazık ki ilk payı Şermin Hoca aldı.

Şermin Hoca'yı görevden almaya çalışan bu anlayış şunu sorguladı mı? 

Şikayet eden öğrenciler kimlerdir, tweetlerinde neler yazmaktadır, Şermin Hoca kimdir? 'Eğitim Psikolojisi', nedir eğitim psikolojisi, Üniversite rektörü biri eğitim psikolojisini anlamıyorsa, bir dekanın kendisine itiraz eden bir hocayı görevden alma biçimi olarak algılıyorsa, bir bilimsel kurum olarak algıladığımız üniversitelerde ne yazık ki sadece ittatci, emredici, kulluk meseleleri üğzerinden yürüyen bir sistem varsa, tabiki buna itiraz edecek vicdanlar olacaktır.

İşte o öğrencileri sorgulamadan, o öğrencilerin kim olduğu, ne olduğu, sosyal medyada nasıl açıklamalar yaptıklarını görmeden, anlamadan bir soruşturma yaparak, gerçekte inciltici, aşalayıcı, bilimsel hiç bir temeli olmadan bir anket çalışması üzerinden giderek Şermin Hoca'nın elinden bütün yetkilerinin alınmasını hiç bir şekilde kabul etmiyoruz.

Hocamızın bir sitesi var, özel bilgileri var, geri dönüşümleri var, soruları var, her türlü bilgileri var. Bu bilgilere siz bir günde bir saatte el koyacaksınız, onu bir başkasına vereceksiniz. Hani sizin demokratlığınız, Hani sizin özel haklara saygınız, hani sizin bilgi gizliliğine olan saygınız. Hiç biri yok, olmadığını da biliyoruz''