ANKARA - Vakalar ve aşılama konusunda şeffaf ve tutarlı adımlar atılmadığını belirten TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Sağlık Bakanlığı’nın iktidarın hikayesine ortaklık ettiğini söyledi.
Koronavirüs (Kovid-19) salgını günlük vaka sayıları 70 bini aştı. Özellikle Omicron varyantının görülmesiyle birlikte ülkedeki vaka sayısı önüne geçilmez bir hal alırken tam aşılanma sayısı da Türkiye’de hala yeterli sayıya ulaşmadı. Sağlık Bakanlığı son olarak, vakaların iki katına çıktığı dönemde, virüsü belirlemede kullanılan PCR testlerinin yalnızca semptomlu kişilere uygulanacağı yönünde açıklamalarda bulundu.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, koronavirüste (Kovid-19) gelinen noktayı, aşılama çalışmalarını ve TTB’nin taleplerini değerlendirdi.
Fincancı, salgının başından bugüne kadar geçen sürede, yönetememe durumu yaşandığını belirtti. Güvenlikçi politikalarla salgının yönetilemeyeceğini söyleyen Fincancı,“Belirli saatler aralığında canlı müzik yapma yasağı getirilmesi gibi salgınla doğrudan ilişkisi olmayan pek çok yöntem salgınla mücadele adı altında hayata geçirildi ve yaşamlarımıza dair müdahalelerde bulunuldu. Siyasi otorite, kendisi sorumluluk almayan ve bireye sorumluluk yükleyen bir yaklaşım sergiledi. ‘Maske, mesafe, hijyen’ dedi ama bunların uygulanmasıyla ilgili insanları bilinçlendirecek anlamlı bir çaba göstermedi” dedi.
‘AŞILAMADA DA ŞEFFAF DAVRANILMADI’
Fincancı, aşılama oranları verilirken de şeffaf olunmadığına dikkati çekerek, oranlarda yalnızca 18 yaş üstü aşı olanların oranlarının verildiğini söyledi. Bu oranların gerçeği yansıtmadığını belirterek Fincancı, 5 yaş üstü çocukların da aşılanabileceğinin altını çizdi. Fincancı özellikle Delta varyantının çok bulaşıcı olduğunu ve toplumun en az yüzde 80’ninin bağışıklanması gerektiğini belirtti. Fincancı, “Türkiye’de aşılama oranlarının yaş ve özellikle bilmediğimiz aşılama oranlarını bilmediğimiz göçmenleri de düşündüğümüzde yeterli olmadığını biliyoruz. Şimdi çok daha tehlikeli bir varyant olan Omicron ile karşı karşıyayız. Ama siyasi otorite ne gereken önlemleri alma konusunda adım atacak gibi görünüyor ne de aşılamayı hızlandıracak gibi görünüyor. Hala ‘hastanelerimizin doluluk oranlarının fazla olmayacağı ve Omicron’un hafif atlatıldığı’ bilgisiyle toplumda da duyarlılık konusunda ciddi eksiklikler yaratılıyor” diye konuştu.
‘AŞI ÜRETMEK ÖNEMLİ AMA…’
Turkovac üzerinden TTB'nin hedef alınmasını değerlendiren Fincancı, “Tabi kendi aşımızı üretmemiz çok kıymetli fakat şurayı da unutmayalım. Biz en başında aşının milleti olmayacağını söylemiştik. Çünkü biliyorsunuz ‘Çin aşısı kalitesizdir’ gibi toplumda böyle kaygılar oluşmuştu. Önemli olan güvenli olup olmadığı ve nitelikli olup olmadığı şeklinde toplumu aydınlatmaya çalışmıştık. Kendi aşımızı üretmek çok önemli. Dünyaya da katkısı var tabii ki” dedi.
Fincancı, Turkovac ile Sağlık Bakanlığı’nın toplumda tereddüt oluşturacak açıklamalar yaptığına işaret etti. Fincancı, Turkovac ile ilgili bilgilerin yeterli düzeyde olmadığını ve yeterli veri paylaşılmadığını söyledi. Önemli olanın aşının nasıl bir çalışma sonucu ortaya çıktığı olduğunun altını çizen Fincancı, şöyle devam etti: “Önceki aşılara baktığımızda uzun soluklu ve bağımsız heyetler tarafından gerçekleştirilen tartışmalarla açığa çıkmış onay süreçlerini görüyoruz. Örneğin Biontec’in FTA onay sürecinde herkesin katılıp soru yöneltebildiği 9 saatlik bir canlı video yayını yapıldı. Daha öncesinde de bilimsel raporlar kamuoyuyla paylaşılmıştı. Bilimsel ortamlarda paylaşılmıştı. Türkovac’ta ise paylaşılmış bilimsel bir yayın veya rapor söz konusu değil. Sonra birden aslında 40 bin hedefledikleri gönüllü sayısı bulunmadan; siyasi otoriter istediği için bin 172 vakayla bir açıklama yaptılar. Bu açıklama sadece bir basın açıklamasıydı. Bu siyasi otoriterin başarı hikayesine ortaklık etmektir ama bu ortaklık çok da ak pak bir ortaklık değil maalesef.”
AŞI KARŞITLIĞI
İktidarın ve Sağlık Bakanlığı’nın aşılama konusunda ilkeli ve tutarlı adımlar atmadığını söyleyen Fincancı, aşının yaygınlaştırılması için gerekenlerin hala yapılmadığını belirtti. Fincancı, aşı karşıtlarına pirim verilebilecek açıklamaların tekrarlandığını hatırlatarak,“Bununla birlikte ‘yerli ve milli’ aşı olan Türkovac’ı göklere çıkaran, bilim insanlarına hızla açıklama yapma zorunluluğu getirip bilimsel olmayan yaklaşımları sergileyen bir tutumla bir tereddüt daha oluşturmuş oldular. Aşı karşıtlarına yönelik herhangi bir adım atılmazken, aşıyı yaygınlaştırmak için de etkili adımlar atmadılar. Biz okullarda aşılama geleneği olan bir ülkeyiz ve bu konuda pek çok sağlık sorununu ortadan kaldırabildik. Fakat okullarda aşılama hiç gündeme dahi gelmedi. Oysa toplumca çocukların aşılanmasına ihtiyaç vardı” dedi.
PCR TESTİ UYGULAMALARI
Türkiye’de temaslı takibi olmadığına da değinen Fincancı, PCR testinin bu yönde nasıl ve hangi düzlemde yapılacağının önemli olduğunu vurguladı. Filyasyon ekiplerinin ilaç dağıtmadan öteye geçmediğini kaydeden Fincancı, şunları kaydetti: “Zaten ilaçların da etkili olmadığını biz başından beri söyledik. Sağlık Bakanlığı da ısrarla filyasyon ekipleri aracılığıyla ilaç dağıtmaya devam etti. Uzun süredir temaslılardan test uygulaması oldukça geride kalmıştı. Çok ciddi belirtisi olmadan, yakınmaları olmadan insanlara PCR testi yapılmıyordu. İnsanlar PCR testi talep ettiğinde, yakınmaları olmasa bile bunları belirtmek zorunda kalıyordu. Uygulamada PCR testi ile ilgili bir sınırlılık zaten hep vardı. Şimdi bunu kayıt altına almış oldular.
HIZLI ANTİJEN TESTİ
Biz özellikle salgının başlangıcında önlem alınabilmesi için yaygın test yapılması gerektiğini ısrarla ifade etmiştik. Elimizde hızlı antijen testleri var. Özellikle kalabalık ortamlarda bulunan insanların bu testlerle kendilerini değerlendirip böylece önlem almasına olanak sağlıyor. Avrupa ülkelerinin birçoğunda bu testler evlere bırakılıyor ve işe ya da okula gitmeden önce insanlar bu testleri yaparak gidiyorlar. Önlemlerin alınması için, PCR gibi uzun soluklu bir çalışma gerektiren ve laboratuar yükünü arttıran önlemler yerine hızlı antijen testlerinin hayata geçirilmesi söz konusu olabilirdi.”
YENİ BİR SAĞLIK SİSTEMİ MODELİ
Fincancı, TTB olarak pandemiyle mücadele kapsamında çalışmalar sürdürmeye devam ettiklerini aktararak, “Geçen yıl demiştik ki artık pandemiler çağındayız. Çünkü ekosistemi ciddi anlamda tahrip ediyoruz. Dolayısıyla pandemiler kaçınılmaz. O yüzden izleme faaliyetimizi pandemide çalışma grubuna dönüştürmüştük. Sadece izlemek değil bunu yanı sıra önümüzdeki dönem nasıl önlemler almak gerekir diye birlikte konuşalım diye hedefledik ve bu çalışmalarımız devam ediyor. Geçen yıl uluslararası bir sempozyum gerçekleştirmiştik. Ekosistemi, ekonomik koşulları, eşitsizlikleri, pandeminin sermaye tarafından fırsata çevrilmesine karşın emekçilerin atacakları adımları ele alan bir sempozyumdu. Bu dönemde de tabii hem bu çalışmalar hem de toplumu aydınlatan çalışmalarımız ve sağlık sitemini ele alarak Türkiye’de sağlıkta dönüşüm adı altında özelleştirmeye yönelmiş ve sağlığın anlamlı bir biçimde koruyucu hekimlik temelinde şekillenmesinin önüne geçmiş yaklaşıma karşı koruyucu hekimliği ve birinci basamağı önceleyen yeni bir sağlık sistemi modeli üzerinde de çalışıyoruz ve önümüzdeki dönemde de bunlarla ilgili raporlar da yayınlayacağız” şeklinde konuştu.
MA / Berna Kişin
Kaynak: http://mezopotamyaajansi35.com/tum-haberler/content/view/158562