Saray-AKP iktidarının yürüttüğü savaş politikalarına karşı “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan ve Tayyip Erdoğan tarafından hedef gösterilmelerinin ardından tutuklanan akademisyenler Esra Mungan, Meral Camcı, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya hakkındaki davanın ilk duruşması 14.00’da İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde görülüyor. Dündar-Gül Davası ile birlikte Çağlayan Adliyesi, Adalet Şöleni’ne ev sahipliği yapıyor. Sendika.Org dakika dakika gelişmeleri aktarırken, Çapul TV ise alandan canlı olarak yayında…
17.57 Mahkeme heyeti, aradan önce tahliye kararı verdi.
17.56 Duruşmaya 15 dakika ara verildi.
17.52 Adliye dışında “Tahliye yetmez beraat” sloganları…
17.42 Av. Eyüboğlu, eski davalardan örnekler vererek TCK 301 suçlamasına yer olmadığını, davanın bugün burada bitirilmesi gerektiğini söyledi.
17.41 Avukatların beraat talebini gerekçelendirmeleri sürünce Çağlayan Adliyesi önündeki Adalet Şöleni de uzadı:
17.38 Av. Meriç Eyüboğlu:
Yargıdan anayasal görevini yerine getirmesini talep edeceğiz. Bireylerin ifade özgürlüğünü koruma görevini hatırlatacağız.
17.28 Av. Ceren Uysal konuşuyor:
Savcı kendi hislerinden yola çıkarak bir metin kaleme almış, bu metinle insanlar tutuklanmış, adına da iddianame denilmiştir. Konjonktüre göre hukuk yaratamazsınız, sizin işiniz bu değil! Savcı Fidan kasıtlı, planlı bir şekilde suç üretmeye çalışmış ve bu bildiriden iddianame çıkartmıştır. Savcının yaptığı siyasi atmosfere uyum sağlamaya çalışmaktır. Şimdi biz savunmayı bitirmeliyiz ama siz de yargılamayı bitirmelisiniz çünkü suç yok! Yargılamayı başlatan iddianame değil kişisel kanaatler manzumesidir. Savcı bu iddianamesi ile suç işlemiştir.
17.23 Avukatlar, savcının aradan önce ve sonrasında mütalaasında yaşanan değişimin ve savcının “suç vasfının değişeceğini” söylemesiyle üstü kapalı da olsa atılı suçtan beraat talep ettiğine dikkat çekiyor.
17.15 SEGBİS’teki sorun çözüldü ancak kayıt alınamadığından akademisyenlerin avukatları taleplerini yineliyor.
17.05 SEGBİS’teki sıkıntıdan dolayı duruşmaya fiilen ara verilmiş durumda.
16.56 Av. Ceren Uysal: “Savcı İrfan Fidan bize çok malzeme verdi, bugünkü 301 talebi buna örnektir.”
16.55 Çağlayan Adliyesi önünde “Direne direne kazanacağız” sloganları yükseliyor.
16.54 Eyüboğlu, savcının 301 talebinin kabulü halinde mahkemenin davadan el çekmesi gerektiğini söyledi, “Bugün bu davadan çıkması gereken karar beraat olmalıdır” dedi.
16.47 Aradan sonra savcı mütalaa değiştirdi. 301 talebini tekrarı etmekle birlikte bu şekilde karar verilmesi durumunda Adalet Bakanlığı’ndan yazının gecikebileceğini söyleyerek tahliye istedi. Savcı, akademisyenlerin avukatlarından Meriç Eyüboğlu’nun sorusu üzerine, sanıklara atılı suçun sadece TCK 301 kapsamında kalması ihtimaline dayandırdığını söyledi.
16.34 Duruşmaya ara verildiği sırada adliye dışında uçurtmalar barış için havalandı.
16.26 Duruşmaya 15 dakika ara verildi.
16.24 Savcı, akademisyenlerin TCK 301’de düzenlenen “Türklüğe hakaret”ten yargılanmaları için mütalaa verdi, “kaçma şüphesi” gerekçesiyle tutukluluğun devamını istedi.
16.03 Meral Camcı savunmasını yapıyor:
İddianameye konu olan her iki metin de benim savunmamdır. Sizin iddianameniz, benim ise savunmamdır. Ancak bu iki metin iddianamede eksik ve tahrif edilmiş olarak yer almıştır. Bu yargılamanın da bu süredeki tutukluluğumuzun da hiçbir hukuki yanı bulunmamaktadır. Bilim insanı bir tanıktır sayın hakimler. Tanıdığım tek inisiyatif kendi inisiyatifimdir.
Ezilenden, ötekileştirilenden yana olmak suç değildir. Ben bir halk çocuğuyum, emekçi bir ailenin çocuğuyum. Bu topluma borcum var. İnsanlar ‘temizlik operasyonunda’ temizlenen toz kir pislik değildir. Üniversiteler de her fırsatta hizaya çekilecek, muktedir söylemini papağan gibi tekrarlayacak mecralar ve kişiler değildir. Bu operasyonlarda kaybolan, insanla birlikte hayvan, doğa, mimari, tarih ve kentin belleğidir. Toplumsal eşitlik ve barışı kalıcı ve ivedilikle talep etmek suç değildir. Bu üniversiteleri de, bu toprakları da sevme hakkımızı kimse elimizden alamaz. Üniversiteden atılabiliriz ama halka açık ders verme hakkımızı kimse elimizden alamaz!
Meltem Gürle’nin Carlos Quijano’dan alıntıyla: ‘Akademi biat etmez, etmemelidir. Çünkü üniversite memlekettir.’
15.35 Kıvanç Ersoy’un savunmasını yapıyor:
"Bir matematikçi olarak öncelikle bir metinde tutarlı bir örgü beklerim. Tutarlı bir mantık örgüsü de ancak bütün önermelerin ispatının da verilmiş olmasıyla sağlanabilir. İddianamede bize aydın denilmiş, bunu bir delil olarak kabul edelim. Bizler aydınsak tanım gereği bağımsız düşünceli olduğumuz kabul edilmelidir. Yani aydınsak talimat almamız mümkün değildir. Anayasal bir hakkın kullanımı dahi delil olarak değerlendirilmektedir. Bu açıkça hukuk skandalıdır. Faşizm susma değil söyleme mecburiyetidir.
Bildirimiz ölümlere karşı yaşamı savunmaktadır. Aydın olarak barışı savunmak, ölümlerin olmadığı bir Türkiye’yi savunmak vazifemizdir. 2212 akademisyen olarak biz Türkiye’yiz, bu ülkenin yararına bilim üretmeye çalışıyoruz. Türkiye toplumunun demokrasi mücadelesi tarihinde, bu duruşma salonlarında çok sayıda meslektaşımız yargılandı. Demokrasi, barış, kardeşlik için meslektaşlarımız onurla dimdik durdu, hiçbiri kaçmadı.
Savcı hayali olarak güvenlik güçlerinin işini aksattığımızı söylüyor. Hayır, biz bilim güçlerinin işini aksatıyoruz. Savcı işinde gücünde akademisyenlerden kahraman yaratmıştır. Dışarıda bizi destekleyenler ‘Esra’nın kumrularıyız’, ‘Kıvanç’ın denklemleriyiz’ diye nöbet tutuyor. Kimse ‘İrfan Fidan’ın iddialarıyız’ demek istemiyor, değil mi?
Akademisyenler bağımız bireylerdir, kimse onları imza atmaya zorlamadığı gibi onları imza çekmeye de zorlayamaz. ‘Devlete meydan okumak’ diye bir suç yoktur. Vatandaş siyasi otoriteyi eleştirebilir. Neye meydan okumak olarak algılanırsa algılansın, pişman değilim. Aydın sorumluluğuyla imza attığım bir metindir. Yine olsa, bu yaşayacaklarımı bilsem, yine imza atar ve 10 Mart’taki metni de yine okurdum. Barışı savunmak haktır, ayrıca vazifemizdir.
Hakkımda ‘kaçma şüphesi vardır’ denmesini hakaret kabul ediyorum. Demokratik Türkiye için bir umut yeşertmek istedik. Bizler vatan haini değiliz, Türkiye’yiz."
15.15 Esra Mungan savunmasına başladı:
Biz kendi ayaklarımızla ifadeye gitmemize rağmen tutuklandık. İddianamede hiçbir şey görmüyoruz böyle bir iddianameyle nasıl insan tutuklanır? İddianame biterken sadece son kısımda suçlama yer alıyor ama herhangi bir dayanağı bulunmuyor. Bizi tutuklarken hedeflenen ortamı susturmakken, insanların bize desteğiyle tam tersi olmuştur. Tutuklandığımızdan beri bize sahip çıkanların sayısı katlanmıştır.
Bizim devletin parasını yediğimizden bahsedenler sanırım tam ne yaptığımızı bilmiyorlar. Bir akademisyen olarak haftada 55, bazen 60 saatini üniversitede çalışarak geçiren bir insanım. Bu ülkeye titiz dürüst ve yaratıcı üretim yapmak üzere geleceğin potansiyel bilim insanlarını yetiştirmeye çabalayan biriyim.
Biz devlete hitap ettik, çünkü tek yasal muhatabımız devlettir. Devleti o tekmeyle devrilen masaya oturmaya geri çağırdık. Metin devlete meydan okumaktan değil, haklardan bahsetmektedir. Bu ülkede tüm baskılara rağmen 2000’in üzerinde akademisyen bir noktada ortaklaşabilmiştir. Nazi Almanyası’nda itaat etmeyen aydınların, Sartre’ların geleneğini sürdürüyoruz. O da acilen devleti barış eksenli bir politikaya davet etmektir.
Devleti ısrarla barışa davet etme hakkım bulunmaktadır. Haftalardır haksız yere tutukluyuz. İnsanların eşit olarak yaşadığı demokratik bir ülke talep ediyorum.
15.13 Savcı eğilerek hakimin kulağına bir şeyler fısıldadı. Avukatlar bunun hukuka aykırı olduğunu söyleyerek itiraz etti. Mahkeme başkanı ise dalga geçercesine “Belki de sadece ikisinin bilmesi gereken bir şeydir” yanıtı verdi.
14.38 İlk söz Muzaffer Kaya’da:
Barış bildirisi imzaladığımız için 40 gündür tutukluyuz. Bugün bu mahkemede toplumun barış ve ifade özgürlüğü yargılanmaktadır. İddianamede belirtilen çözüm süreciyle, davaya konu suç isnadının bağı kurulmamıştır. Bu iddianameyi notlandırsaydım 2 bile vermezdim. Savcılık iddianameyi Vikipedi’deki yanlış bilgilerle hazırlamıştır. Savcının Vikipedi’den daha ciddi kaynaklara başvurması gerekir. Dolmabahçe Süreci’ni yok saymıştır. Bu nedenle benim bu süreci özetlemem gerekir.
Ülkenin içine düştüğü durumun işaretlerini 7 Haziran öncesi Diyarbakır’daki mitingde patlayan bombayla gördük. Suruç ve Ankara patlamalarında yüzlerce yurttaşımız hayatını kaybetti. Ülkemiz yangın yerine döndü. Bildirinin kalemi alındığı günlerde hükümet 90’lar konseptine geri dönüş yapmıştı. Operasyonlarda yüzlerce sivil öldürüldü. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 350000 yurttaş evini terk etmek zorunda kaldı. Öldürülen çocukların ölü bedenleri buzdolabında saklandı, bunları hepimiz izledik. Bu yaşananlara dair tek bir soruşturma açılmadı.
Biz, bu ülkenin akademisyenleri, bunca şey yaşanırken sessiz kalmayı onurumuza yediremedik. Bildirimiz hükümete uyarı ve talep içeren bir bildiridir. Ağır insan hakları ihlallerinin durmasını istedik. Bildiri için bize kızabilir, bizi sevmeyebilirsiniz ama bildirimizde hiçbir şekilde terör örgütü propagandası yer almamaktadır. Asıl; bir örgüt yöneticisinin yüzlerce akademisyeni harekete geçirebileceğini iddia etmek mükemmel bir örgüt propagandasıdır.
İddianamede söylediğimiz değil, söylemediğimiz şeyler yüzünden de yargılanıyoruz. Bu hukuken mümkün değildir; nokta. Bildirimizde sahip çıkılan özyönetimler değil, temel insan haklarıdır. Özyonetim ibaresi bir kere bile geçmemektedir. Burada, olmayan bir şeyin olmadığını ispatlamaya çalışıyorum. Bizi bağlayan tek şey hakikat ve vicdanımızdır. İddianamede suç olmayan eylemler suç olarak gösterilmiştir. Kamuoyu oluşturmak demokrasinin gereğidir. Demokratik mücadele alanını ne kadar genişletirsek siyasal şiddet o kadar azalacaktır. ‘BM gözlemcilerinin görevli göndermesine zemin hazırlamak’ diye bir suç olamaz.
Yaptığımız ikinci açıklamayla akademisyenlerin imzalarını geri çekmelerini engellemeye çalıştığımız ileri sürülüyor. İmza attığım için işten atıldım, açıklama yaptığım içinse hapse atıldım. Siyasi iktidarı eleştirip, barış istediğimiz için tutuklandık. Yargının muhalifleri susturma aracı olmasına ortak olmayın! Bağımsız mahkemelerin siyasi sopa olarak kullanılması anayasal bir suçtur ve bu suça ortak olmayacağınızı umuyorum. Önce derhal beraatıma karar verin, yargılama devam edecekse tahliyeme karar verilmesini talep ediyorum.
14.35 Akademisyenler Esra Mungan, Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy ve Meral Camcı ile mahkeme heyeti yerlerini aldı. Kimlik kontrollerinin yapılmasıyla duruşma başladı. Muzaffer Kaya, mesleğinin sorulması üzerine “İşsiz akademisyenim” yanıtı verdi. İddianamenin okunmasına geçildi.
14.25 Adalet Şöleni’nde dev bir kuruldu, şarkılar söyleniyor, oyunlar oynanıyor.
14.21 Üniversiteliler hocalarını almadan gitmeyecek:
14.13 Halaylarla Adalet Şöleni sürüyor:
13.57 Üniversiteliler hocalarını adliye bahçesinde top oynayarak bekliyor.
13.40 14’te başlayacak duruşma için adliye içine doğru geçilmeye başlandı. Avukat, akademisyen ve destekçilerin yoğunluğu nedeniyle girişte kuyruk oluştu.
13.25 Barışın Akademisyenleri yine yalnız değil:
- Alman Yeşiller Partisi’nden Ska Keller: “Avrupa’nın ileri güçleri adalet ve demokrasi için akademisyenlerin yanında”
- KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen: “Düşünce, barış tutsak edilemez”
- Üniversite öğrencileri: “Üniversiteliler hocalarının yanında. Üniversitenin bir bütün olarak katliam suçuna ortak olmayacak. Üniversite kazanacak.”
- Hür Brüksel Üniversitesi’nden Prof. Aude Merlin: “Tutuklanmaları bilime akademiye ve öğrencilerimize haksızlık.”
- Avrupa Anti Irkçı Hareket’ten Benjamin Abtan: “Sizin mücadeleniz bizim mücadelemizdir!”
- Suruç Dayanışması da pankartıyla basın açıklamasındaki yerini aldı.
13.14 Akademisyenler ve Barış için Herkes, serbest kürsüden açıklamalarını yapmaya devam ediyor.
13.07 Uluslararası gözlemcilerden İngiliz gazeteci Margaret Owen dayanışma mesajlarını veriyor.
13.05 Barış için Akademisyenler’in basın açıklaması da “Biz 4’ten fazlayız” denilerek 12 akademisyen tarafından ortak okunuyor.
13.01 Barış için Akademisyenler’in davasına bir saat, basın açıklamasına ise dakikalar kaldı. Adliye önündeki Adalet Şöleni’nde kalabalık her geçen dakika artıyor.
12.31 Dündar-Gül ikilisi adliye önünde kısa bir açıklama yaptı. Gazeteciler, gazetecilik faaliyetleri sebebiyle yargılandıklarının mahkeme heyetince de kabul edildiğinin altını çizdi. İki gazeteci, “Bizim için yaptıkları plan çöktü. Akademisyenler için yaptıkları plan da çökecek” dedi, tutuklu akademisyenler için Adalet Şöleni’ne katılacaklarını ve adliye önünde durmaya devam edeceklerini dile getirdi.
12.05 Çağlayan Adliyesi önünde şarkılar, türküler ve halaylar sürüyor: “Bahar gelecek, açacak çiçek”
11.54 Çağlayan’da Adalet Şöleni türkülerle, halaylarla sürüyor:
11.47 Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan da Adalet Şöleni’nde:
11.45 Amedspor taraftar grubu Barikat da Adalet Şöleni’nde:
11.42 Adalet Şöleni için kurulan serbest kürsüde konuşmalar gerçekleşiyor. TMMOB ve Çankaya Belediyesi eski Başkanı Bülent Tanık “Aydınları cesur olan halkların geleceği aydınlıktır” derken, CHP Milletvekili Mahmut Tanal “Devletin suç işleme özgürlüğü var mıdır?” diye sordu. Sanatçı Ferhat Tunç da iki davaya birden atıfla “Suç işliyorlar. ‘Suç işliyorsunuz’ diyeni içeri atıyorlar” dedi. CHP Milletvekili ve sanatçı Hilmi Yarayıcı da “Bu onurlu mücadeleyi sonuna kadar sahipleneceğiz” dedi.
11.16 Akademisyenler için önce Esra Mungan’ın en sevdiği şarkı olduğu söylenen “Zahid bizi tan eyleme”, ardından da “Sabahın bir sahibi var” söylendi.
11.12 Adliye önünde kurulan serbest kürsü için üniversiteliler arama noktası oluşturdu.
11.08 Çağlayan Adliyesi önünde Adalet Şöleni sürüyor. Akademisyen Latife Akyüz Sendika.Org’a konuştu: “Arkadaşlarımızı almaya geldik”
10.02 Barış için Herkes adliye önünde toplanmaya devam ediyor.
09.32 Çağlayan Adliyesi bahçesinde toplanmalar başladı.
Sendika.Org