Hukuk Fakülteleri 'Biz Artık Ders Vermiyoruz' Demeliydi

Yazar / Referans: 
Filiz Gazi, Gazete Duvar
Tarih: 
11.01.2020

Barış için Akademisyenler, 'Bu Suça Ortak Olmayacağız' demelerinin 4. yıldönümünde İstanbul Tabip Odası’nda buluştu. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Semih Savaşal, Barış için  Akademisyenler'in önemini “Geçmişte çok ağır insan hakları ihlalleri yaşandı. Akademi bunlara tavırsız kalmıştı. Bu bir milattır akademi açısından” sözleriyle anlattı. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümünden Esra Mungan ise “Hukuk fakülteleri bir araya gelip ‘Biz artık ders veremiyoruz. Çünkü kanunun işlemediği bir ülke söz konusu' demeliydi” diye konuştu.

Filiz Gazi  fgazi@gazeteduvar.com.tr

DUVAR –  2015 yılında, Sur, Cizre, Nusaybin gibi Kürt illerinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan insan hakkı ihlallerine karşı barış isteyen 1128 akademisyen “Barış İçin Akademisyenler” adıyla, 11 Ocak 2016’da bir bildiri yayınladı. “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlığıyla deklare edilen metinde “Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesi talep ediliyor, “Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyoruz” sözleri yer alıyordu. Bildiri 11 Ocak 2016 tarihinde kamuoyu ile paylaşıldı.

Bildirinin açıklanmasından hemen sonra akademisyenler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve ardından Sedat Peker isimli mafya liderinin hedefi oldular. Korkulmadı. 1128 akademisyenin imzasıyla yayınlanan bildiri 2212 imzaya ulaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bizim bu sözde akademisyenlerden izin alacak halimiz yok. Bunların haddini bilmesi lazım. Be ahlaksızlar, be adiler siz ne konuşuyorsunuz. Bizimle neyin pazarlığını yapıyorsunuz. Profesör olsan ne yazar, sanatçı olsan ne yazar” dedi ve “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atan akademisyenler için yeni bir dönem başladı. Bundan sonraki süreçte akademisyenler ülke tarihine  mıh gibi kazınacak kadar uzunca bir süre adliye koridorlarını arşınlayacak, kendi deyimleriyle yurttaşlıktan çıkarılıp, sivil ölüme mahkum edileceklerdi.

Esra Mungan, Meral Camcı, Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy imzadan sonra yaşanan hak ihlallerini duyurmak amacıyla 10 Mart 2016’da Barış akademisyenleri adına bir basın açıklamasına katıldılar. Hemen ardından tutuklandılar. O sıralarda yurt dışında olan Meral Camcı tutuklanacağını bile bile ülkeye döndü ve “kaçma şüphesiyle” tutuklandı.

Bildiriye imza atanlar için Terörle Mücadele Kanunu’ndaki “örgüt propagandası” suçlaması kullanıldı. Bazı mahkemeler akademisyenler için ayrıca, “Türklüğü, Türkiye Cumhuriyeti’ni veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni alenen aşağılamak” suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinden yargılanmaları için Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni talep edildi.

2 BİN 427 DURUŞMAYA KATILDILAR

822 imzacı ağır ceza mahkemeleri huzuruna çıktı. Adalet Sarayı’nda tam 305 gün geçirdiler. Toplam 2 bin 427 duruşmaya katıldılar. Davaların sürdüğü dönemde Onur Hamzaoğlu, Serdar Başçetin, Hanife Barış ve Tuna Altınel başka gerekçelerle tutuklandılar, hapis yattılar.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası OHAL icadı Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) başlatıldı. Bildiriye imza atan akademisyenlerden 515’i KHK’larla üniversitelerdeki görevlerinden ihraç edildi. Kimi akademisyenler istifaya zorlandı. Özel kurumlarda çalışmaları engellendi. Pasaportlarına tahdit konuldu. Ülkeden çıkmaları veya ülkelerine dönmeleri fiilen yasaklandı.

Semih Savaşal: Biz beraat ettik ama Türkiye’de barış sorunu çözüldü mü?

‘İMZADAN ATMADAN ÖNCEKİ GİBİ OLMAYACAK’

Barış için Akademisyenler, ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ demelerinin 4. yıldönümünde İstanbul Tabip Odası’nda buluştu. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Semih Savaşal’a, sorusu kolay olsa da yaşaması zor olan tüm bu süreci “Her şerde bir hayır vardır denilir. İleri vadede hayır anlamında bu yaşananın size geri dönüşü nasıl olacak?” diye sordum.

“Geçmişte çok ağır şekilde insan hakları ihlalleri yaşandı. Binlerce köy boşaltıldı. Akademi bunlara tavırsız kalmıştı. Bu bir milattır akademi açısından. Her türlü baskıyı, ezayı göze alıp böyle bir tavır aldılar. Artık buna sessiz kalmayacağız, ortak olmayacağız dediler. Sonrasında çok iyi bir dayanışma örgütlendi. Buradan ne çıkar bilemiyorum ama insanlar beraat ettik diye evlerine gidip o imzayı atmadan önceki gibi oturmayacaklar. Biz beraat ettik ama Türkiye’de barış sorunu çözüldü mü? Bunu yüksek sesle kendine soran insanlar var” diye yanıt verdi.

Esra Mungan; Biz bu ülkenin hukukunun korkunç olduğunu hep hissederdik. Ama bu kadar korkunç olduğunu hayal edemezdim.

‘HUKUK FAKÜLTELERİ, BİZ ARTIK DERS VERMİYORUZ DEMELİYDİ’

Akademisyenleri haftanın bir kaç günü adliyede görmek biz gazeteciler için de enterasandı. “Hocam” diye hitap etsek de çoğu arkadaşımız oldu. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan’a “Cezaevinde, adliyede akademisyen olmak nasıl sürdü?” diye sorunca şöyle bir durdu. “Enterasan bir süreç oldu” dedi. Haliyle…

“Ben mesela Şebnem Korur Fincancı gibi hapishaneleri falan çalışan bir insan değilim. Bir anda akademisyen deformasyonla hapishanede kendimi not alır buldum. Sonra Çağlayan koridorları başladı. Biz bu ülkenin hukukunun korkunç olduğunu hep hissederdik. ‘Tanrı düşürmesin’ dediğim şeylerden biriydi ama bu kadar korkunç olduğunu hayal edemezdim. İnanılmaz keyfi şeylere de tanık olduk. Bir ağır ceza hakiminin birden heyheylenip, ‘Şimdi öyle dedin ya sana 2 yıl yerine 3 yıl vereceğim gibi’ tepkileriyle karşılaştık. Müvekkilin sağlık nedeniyle duruşmada olmamasına rağmen sanki duruşmadaymış, savunmasını yapmış gibi tutanağın tutulduğunu gördük. Şu an Türkiye’de Koç, Galatasaray gibi hukuk fakülteleri bir araya gelip ‘Biz artık ders veremiyoruz. Çünkü kanunun işlemediği bir ülke söz konusu. Dolayısıyla bizim akademik faaliyetimizin, derslerde anlattığımız hiç bir şeyin karşılığı kalmamıştır’ diyebilmeliydi. Üç cümleyle çıkabilmeliydiler. Oradaki suskunluğu da hayret verici buluyorum.”

26 Temmuz 2019’da Anayasa Mahkemesi, Barış Akademisyenleri davasının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesine karar verdi. Davalar beraatle sonuçlanmaya başladı.

ETKİNLİĞE MİLLETVEKİLLERİ DE KATILDI

Bildirinin 4’üncü yıldönümü nedeniyle İstanbul Tabip Odası’nda bir araya gelen Barış Akademisyenleri yeniden “Bu Suça Ortak Olmadık, Olmayacağız” dedi. Etkinliğe HDP milletvekilleri Oya Ersoy ve Ömer Faruk Gergerlioğlu, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Cumartesi İnsanları, sivil toplum örgütleri temsilcilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı.

Akademisyenler Leyla Şimşek Rathke ve Emre Tansu Keten’in okuduğu ortak açıklamada “Diyarbakır, Suruç, Ankara Garı ve İstanbul’da peş peşe patlayan bombalar. Tüm ülkede yaşanan dehşet ve buhran. Yerle yeksan edilen yerleşimleri. Sur, Cizre, Nusaybin. En temel insan hakları tank paletleriyle çiğnendi. Sivillerin, çocukların, yaşlıların pervasızca öldürülmesi bile siyasi elit tarafından olağan gösterilmeye çalışıldı. ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız!’ bildirisini bu koşullarda imzaladık” denildi.

Kaynak: https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2020/01/11/hukuk-fakulteleri-biz-a...