Barış Akademisyenleri Dernek Kurdu: Mücadelemiz Sürecek

Yazar / Referans: 
Nuray Pehlivan, Gazete Duvar
Tarih: 
25.11.2019

İzmir’deki Barış Akademisyenleri, geçtiğimiz aylarda İzmir Dayanışma ve Bilimsel Araştırma Derneği’ni kurdu. Derneğin başkanı Emrah Zıraman, "Kürsüsünü kaybedenlere kürsü sağlamak için derneği kurduk" derken Barış Akademisyenleri'nin göreve iade edileceği güne kadar mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi.

İZMİR – 2016 KHK’si ile başlayan süreçte “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atan “Barış İmzacısı” akademisyenlerin ihraç edilmesiyle birlikte Dayanışma Akademileri kurulmaya başladı. Ankara’da ihraçlardan önce Barış İmzacıları’na yönelik başlatılan soruşturmalar, açığa almalar ile başlayan üniversite dışında akademik dayanışmanın yolunu Kocaeli Dayanışma Akademisi (KODA) açtı.  İzmir’de bulunan Barış Akademisyenleri de üniversite dışındaki akademik dayanışmanın bir parçası olarak, Kasım 2016’da İDA olarak faaliyetlerine başladı.

İDA şimdi başka bir şekilde yeniden inşa ediliyor. İzmir’deki Barış Akademisyenleri, geçtiğimiz aylarda İzmir Dayanışma ve Bilimsel Araştırma Derneği’ni kurdu. Barış akademisyenleri dernekleşmeye neden ihtiyaç duydu? Planlanan derslerin içeriği ve sıklığı nasıl olacak? Kimler bu derslere başvuru yapabilir? Dernek Başkanı Emrah Zıraman sorularımızı cevapladı.

‘KÜRSÜSÜNÜ KAYBEDENLERE KÜRSÜ SAĞLAMAK’

İDA fikri nasıl ortaya çıktı?

Aslında bütün süreç Bu Suça Ortak Olmayacağız metninin kamuoyuna ilan edilmesi ile başladı. Metni imzalayan akademisyenlere yönelik gözaltılar, soruşturmalar sürecinde açığa alınan akademisyenlere destek olmak için üniversite dışında akademik dayanışma ilişkileri, OHAL’den ve KHK’lardan önce ilk defa Ankara’da başlamıştı zaten. Ancak biliyorsunuz 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra yayınlanan 1 Eylül 2016 KHK’sında Barış Akademisyenleri’ne yönelik ihraç süreci de başlamış oldu. Karaburun Bilim Kongresi’nde oturum düzenlemiş olan Kocaeli Üniversitesi’nden Barış İmzacısı sekiz akademisyen 1 Eylül KHK’sı ile ilk ihraç edilenler oldu. Bu sekiz akademisyen aynı gün KODA’yı kurdu ve Dayanışma Akademileri’nin yolu da açılmış oldu. Ardından İzmir’deki Barış İmzacıları haklarında soruşturmalar devam ederken KHK ile ihraç olan akademisyenlere “Kürsüsünü kaybedenlere kürsü sağlamak” için Kasım 2016’da İDA’yı kurarak faaliyetlerine başladılar.

İDA sadece İzmir’deki Barış Akademisyenleri’nden mi oluşuyor?

İzmir Dayanışma Akademisi İzmir’deki imzacılar tarafından kurulan ama onlarla sınırlı olmayan bir platform. İDA, KHK’lar sonrası “Kürsüsünü kaybedenlere kürsü olma” ilkesi ile hareket ederek her ay bir etkinlik yapmaya başladı. KHK’larla İzmir’de ilk olarak Ege Üniversitesi’ndeki imzacılar da atılınca Dayanışma Akademisi artık İzmir’deki imzacılara da kürsü sağlayan bir özne oldu.

‘BU FORMATIN MİLADINI DOLDURDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ’

Peki, dernekleşmeye neden ihtiyaç duydunuz?

İDA’da her ayın ilk cuması ders etkinliği, onu takip eden ilk çarşamba da genişletilmiş toplantı yapılırdı. Bu toplantılar da hem dersler değerlendirilir, bir sonraki ayın planları yapılır hem de mail grubu üzerinden bir etkileşim olurdu. İkinci yılın sonunda ayda bir defa yapılan ders formatının sembolik anlamı olmakla beraber İDA’nın yapmak istediklerini karşılayamadığını fark ettik. Bu formatın OHAL ve KHK’larla birlikte aslında bir şekilde miladını doldurduğunu düşündük.

Bunun sonucunda ne yapılması konusunda kolektif olarak tartışırken aynı zamanda atıl bir döneme de girdik. Bu atıl olarak tanımladığımız dönem akademik niyetlerimizden bağımsız, ağır bir süreçten kaynaklanıyordu. Çünkü Barış İmzacıları için mesele sadece KHK ile üniversitelerden tasfiye edilme ile sınırlı olmadı. Aynı süreçte imzacılara peş peşe dava açılmaya başlanması, davalardan cezaların çıkması gibi imzacıların hayatta kalma olanaklarının iyice daralmaya başlamasının da etkisi var bu atıllıkta. Çünkü insanların yaşamları da darmadağın oldu. Zor bir süreç yaşansa da bir şekilde toplantıları yapmakta ısrar ettik. Bu toplantıların akademik olarak ne yapabiliriz sorusuna cevap vermek gibi bir amacı olsa da, ikinci ve bana göre en önemli amacı imzacıların yüz yüze birbiriyle temasını sürdürmesi oldu. Bu yüzyüzeliği tam bütünlüklü olarak yapabildiğimiz söylenemez. Ama “hiçlik” düzeyinde de bırakmadık.

Bu bağlamda mevcut örgütlenmeleri dışlamayan, onlara alternatif olma amacı gütmeden, İDA’da akademi ekseni daha belirgin olarak kurumsallaşmayı tartışmaya başladık. Bu tartışmaların sonunda dernekleşme kararı aldık. Bu kurumsallaşma kararının bir yerinde de İDA olarak bir fon başvurusunun yapılabilmesi söz konusuydu. Bu fonun başvurusunu yapabilme ve sonuç almada dernek olarak kurumsallaşmanın, İDA’nın bir platform olarak varlığından daha etkin bir yol olduğunu da gördük. Bu fon başvuru süreci ile birlikte dernekleşme hazırlıkları 2018 Mart ayında hız kazandı ve Ağustos’un ikinci haftasında da derneği kurduk. Derneğimizi İDA’nın başlangıcına atıfla “İDA Kaldığı Yerden…” diyerek açtık. Ama daha kuruluşumuzun üzerinden 4 ay geçmesine rağmen bu düşünceyi şu şekilde yeniden formüle edebilecek bir noktadayız: “İDA Kaldığı Yerden ve Daha Fazlasıyla.”

‘YAKIN ZAMANDA DERSLERE BAŞLAYACAĞIZ’

Çalışma alanınızın merkezinde neler var? Nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Şu an için dernek olarak yürütülen akademik bir proje var. Ama bunun dışında İDA’yı oluşturan bileşenler; barış imzacıları, Eğitim-Sen, KESK, SES, TMMOB gibi kurumları da dahil eden bir çeper ve bireysel katkı anlamında akademik çalışmaları içeren etkinlikler planlıyoruz.

Örneğin; derneğin ilk aylık genel toplantısında dersler ve söyleşiler olmak üzere iki faaliyet belirledik. Bunların takvimini yapıp kamuyla paylaşarak etkinlikler gerçekleştireceğiz. Geçen sene yaptığımız bir çalışmada biz zaten 25 kişiden oluşan ve 120 üzerinde modüle oluşan bir ders programı tasarlamıştık. Ancak bu ders programını işletebilecek bazı olanaklara sahip olsak bile sürdürebilme ve genişletebilme olanaklarımız yeterli değildi. Şimdi geçen yıl planlanan bu dersleri yeniden planlamaya başladık. Programda aksama olmazsa yakın bir zamanda derslere başlayacağız. Söyleşiler de birebir olmasa bile aslında ilk formatımızın devamı gibi olacak. İDA’nın ilk dönemki aylık toplantılarında katılım sayısı 40-70 aralığında oluyordu. Ancak dernek mekanının mevcut kapasitesi oldukça sınırlı. Bu nedenle aylık söyleşileri nerede yapabileceğimize dair çeşitli formülleri tartışıyoruz.

‘DERSLER VE SÖYLEŞİLER AYRIŞIYOR’

Peki, derslerin içeriği ve sıklığı konusunda bir program belirlediniz mi?

İDA ortaya çıktığında ayda bir defa “İDA Buluşmaları” üst başlığı altında dersler yapılıyordu. Ama bu dersler aynı zamanda bir söyleşi gibiydi. Şimdi ise dersler ve söyleşiler ayrışıyor. Örneğin ben Sosyoloji doktoruyum; Sosyolojiyle ilgili bir kaç haftalık ders yapmak istiyorum. Bir başka arkadaş ise kendi akademik alanı ve ilgilerine uygun olarak “ben şu konuda bir şey yapmak istiyorum” diyebilir. Dersler belirli bir plan-program, tarih, süre, kontenjan belirlenmiş bir şekilde gerçekleştirilecek. Söyleşiler ise içerik olarak değil ama format olarak İDA’nın ilk dönemindeki gibi ayda bir defa yapılan etkinliğe denk olacak.

Planlanan bu derslere kimler katılabilecek?

Derslere kimlerin katılabileceğini dersi veren kişiler belirleyecek. Öncelikle dernek mekanının sınırlılığından dolayı bir kontenjan olacak. Ancak kontenjan sınırını ve kriterini yine dersi veren belirleyecek. Örneğin bir arkadaşımız açacağı dersin niteliğinden dolayı o derse sadece yüksek lisans öğrencilerinin katılabileceğini belirtebilir. Ama bir başka arkadaşımız da, dernek mekanının imkanı dahilinde, derse katılımla ilgili bir sınırlama koyabilir. Bu anlamda kontenjan, dernek mekanının imkanlarına bağlı olarak tamamen dersi veren akademisyenin dersi kime vermek istediğine bağlı.

‘HER BİR GRAM HAK İÇİN MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK’

Son olarak; Anayasa Mahkemesi kararından sonra ardı ardına beraat kararları gelmeye devam ediyor. Akademisyenlerin üniversitelere dönüp dönmeyeceği ise kafalarda bir soru işareti. Mücadele devam edecek mi?

Evet, tam bir soru işareti. Barış İmzacılarının üniversitelerine geri dönüşüne dair bugüne kadar OHAL komisyonunda başvuru yapıp dosyası incelenen yok bildiğimiz kadarıyla. O yüzden de OHAL komisyonu birden bire “bu kişiler haksız yere KHK’lı olmuş deyip işlerine geri dönebilir” diyebilir. Ya da siyasal iktidar bir tasarrufta bulunup üniversitelere geri dönüşlerin yolunu da açabilir. Hukuki olarak avukat arkadaşlarımız tarafından herhangi bir aksiliğe mahal bırakmadan, eldeki bütün olanaklarla OHAL komisyonun bir karara varması başta olmak üzere tüm hak kayıplarını gidermek için çalışmalara devam ediliyor. Ama bir beklenti olarak ne zaman olur, ne zaman olmaz sorusu şu an için spekülatif bir konu.

Beraatlerle birlikte ihraç edilen akademisyenlerin üniversitelere dönme konusu hukuki bir meseleden daha çok siyasi bir meseledir ve bunu yerine getirme sorumluluk ve yükümlülüğü siyasi iktidardadır. Elbette taleplerimizi bu beklentiye bırakacak durumda değiliz. Barış İmzacılarının talep ve mücadelesinde en önemli ve belirleyici temel kurumlar da sendikalarımız ve meslek odalarımız. İDA bu mücadele hattında kendisini özerk bir örgütlenme mecrası olarak tanımlamıyor asla. Başta üniversitelere geri dönüşler olmak üzere imzacıların elinden alınan her bir gram hak için talep ve mücadelemiz devam edecek. (DUVAR)

Kaynak: https://www.gazeteduvar.com.tr/turkiye/2019/11/25/baris-akademisyenleri-...