"Cizre Raporu Suç Unsuru Değil, Suç Duyurusudur"

Yazar / Referans: 
Bianet
Tarih: 
19.12.2018

"Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında derhal beraat kararının verilmeli, dosyaya son anda eklenen Cizre Raporu'ndaki insan hakları ihlalleri iddialarına yönelik soruşturma süreçleri derhal başlatılmalı."

TİHV, İHD, İTO ve Barış Akademisyenleri, Şebnem Korur Fincancı’nın Barış Bildirisi’ne imza attığı gerekçesiyle yargılandığı davanın üçüncü duruşması öncesi basın açıklaması yaptı.

Açıklamada Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bir açıklamayı 11 Ocak 2016 tarihinde yaptıklarının hatırlatıldı.

“Önce 1128 olan, daha sonra imzalamaya devam edenler ile birlikte 2212’ye ulaşan Türkiye’nin vicdanı ve yüz akı akademisyenlere, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 7/2. maddesi uyarınca, “terör örgütünün propagandasını yapmak” suçlamasıyla dava açıldığı; 536 akademisyenin 429’unun duruşmaları başlandığı bilgisi verildi.

Sonuçlanan davalarda 58 akademisyen 1’er yıl 3’er ay; 3 akademisyen 1'er yıl 6'şar ay; 1 akademisyen ise 2 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum olduğu da belirtildi.

Gençay Gürsoy’a verilen mahkumiyet kararında gerekçede Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) eski başkanı olmanın ağırlaştırıcı neden olarak öne sürülmesi kınandı ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) da başkanlığını yapmakta olan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın benzer bir uygulamayla karşılaşmasının kabul edilemez olduğu vurgulandı.

Davaya yanıt

“Şunu açıkça ifade etmeliyiz ki, tüm yaşamını ülkemizde ve dünyada işkencenin önlenmesi ve insan hakları ihlallerinin son bulmasına adayan sevgili başkanımız Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya açılan bu davanın ne anlama geldiği sorusuna yanıtı,

• Avrupa’nın ortasında, Bosna’da soykırıma uğrayan binlerce insanın toplu mezarlardaki anısı,

• Ortadoğu trajedisinin yaşandığı Filistin ve İsrail’de işkenceye maruz kalan binlerce Filistinlinin bedenleri,

• Bahreyn’de işkence sonucu yaşamını yitiren gencin sesi,

• Yeni Zelanda’da geri gönderilmeye çalışan işkenceye maruz kalmış sığınmacıların çığlığı, 

• Mavi Marmara gemisinde şiddet ve ihlallere maruz kalanlar,

• Abu Gharib’de işkence görenlerin hayata tutunuşu,

• Güney Amerika’dan Afrika’ya işkenceyle mücadeledeki öğrencilerin dayanışması,

• İstanbul Protokolünü insan haklarının korunması için en önemli araç ilan ederken Birleşmiş Milletler Genel Kurulu veriyor!

Dahası bu davanın ne anlama geldiğini en çok da;

• 1993’te işkence sonucu öldürülen Baki Erdoğan, 1995’te işkenceye maruz kalan Manisalı Gençler, 1999’da işkence sonucu öldürülen Süleyman Yeter,

• İşkencenin belgelenmesi için tek bakacağı yerin İstanbul Protokolü olacağını Devletlere ikinci Manisa davasından bu yana hatırlatan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi,

• Azimle yaşattığı hasta mahpuslar,

• Cizre’de yakılan “bodrum” diye nitelenen mekanlarda öldürülen çok sayıda kişi, öldürülen sağlık çalışanları, buzdolabında bekletilen çocuklar, Şırnak’ta panzerin arkasına bağlanan cenazenin asla silinmeyecek anıları bizlere anlatıyor!

"Olur da bilmeyenler var ise hatırlatmak isteriz ki; sadece ve sadece hakikate tanıklık eden, hakikatin kaydını tutan ve onu görünür kılmak için zorbalığa direnen vicdanın sesi cezalandırılamaz!”

"Cizre raporu suç duyurusudur"

Açıklamada tıpkı Gençay Gürsoy davasında olduğu gibi mahkeme heyetinin son anda dosyayaya yeni belgeler eklediğinin altı çizildi:

“Başkanımız Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın zaten kendi beyanında kapsamlı olarak yer verdiği ‘Cizre Ziyareti Ön İnceleme Raporu’nun bir süre sonra delil olarak dosyaya konulmasının hukuken tek anlamı olabilir. O da, ilgili raporunun sonuç bölümünde yer verilen ‘Gidiş amacı ilk ziyaret, genel değerlendirme olduğundan gerekli ve yeterli inceleme yapabilecek, belgelemede kullanılabilecek malzeme götürülmemiş olduğundan sınırlı olanaklarla yapılmış olsa da, bir çocuğa ait alt çene kemiğinin bulunduğu ilk bodrum da dahil, tespit edilememiş ölümler yapılacak ayrıntılı bir incelemeyle ortaya konulmalıdır’ tespitinin gereklerinin yerine getirilmesi amacı ile mahkeme heyetinin söz konusu ayrıntılı incelemelerin/etkili soruşturma süreçlerinin derhal başlatılması için suç duyurusunda bulunmasıdır. Zira Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın deneyimli ve saygın bir adli tıp uzmanı olarak kendi beyanında yer verdiği uzman görüşünün suç unsuru gibi ele alınamayacağını en iyi hukukçular bilmektedir”.

TIKLAYIN - Prof. Korur Fincancı'dan Cizre Ön İnceleme Raporu

Cizre’de yaşananlara dair hukuki sürecin ise halen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) olduğu da hatırlatıldı:

“Aralıksız sokağa çıkma yasağı, uygulaması sırasında Cizre’de ‘bodrum’ diye nitelenen mekanlarda öldürülen çok sayıda kişiye (130 ila 189 kişi) ilişkin 35 başvuru hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde 13 Kasım 2018 tarihinde yapılan ilk duruşma ile dava süreci başlatılmıştır.

TIKLAYIN - "Şebnem Korur Fincancı Değil, TİHV'in Cizre Raporu'ndaki Sorumlular Yargılanmalı"

“Tüm bu nedenlerle, bugünkü duruşmada sevgili başkanımız Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında derhal beraat kararının verilmesini, dosyaya son anda eklenen Cizre Raporu başta olmak üzere tüm raporlarda yer verilen insan hakları ihlalleri iddialarına yönelik etkili soruşturma süreçlerinin derhal başlatılması gereğini bir kez daha kamuoyu ile paylaşmak isteriz.” (HK)

Kaynak: https://bianet.org/bianet/siyaset/203688-cizre-raporu-suc-unsuru-degil-s...