Demokratik Üniversite ve ülke barışı için mücadele veren öğretim elemanları görevlerine geri iade edilmelidir

Yazar / Referans: 
Öğretim Üyeleri Derneği
Tarih: 
02.09.2016

15 Temmuz darbe girişiminde sonra, Fetullah'çı yapılanmaya karşı çok geniş çaplı ve kapsamlı operasyonlar başlamış ve artarak sürmektedir. Kanlı bir darbe girişiminin ardından darbeciler ve destekçilerinin kovuşturulması yerindedir, gereklidir. Ancak bu kovuşturmaların somut delillere dayanması, bir cadı avına dönmemesi ve hukuk içinde kalması çok önemlidir, aksi takdirde 'darbeleri önlemek için bir darbe rejimi' kurmak gibi traji-komik bir durum oluşur. Söz konusu operasyonlar ise maalesef gittikçe bu endişemizi doğrular bir hal almıştır.

1 Eylül’de çıkartılan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2346 akademisyen FETÖ bağlantısı ve darbe girişimi gerekçesiyle üniversitelerden uzaklaştırılmıştır. FETÖ bağlantılı olmaları gerekçesi ile üniversiteden uzaklaştırılan akademisyenlerin arasında laik ve demokratik hukuk devleti ve özgür bir üniversite için yıllardır mücadele veren bu uğurda ömrü boyunca emeğin, doğanın ve yaşamın savunucusu olmuş, barış çağrıları yapmış akademisyenlerin de olması kabul edilemez. Yüzlerce akademisyen, binlerce yurttaş, somut ve ikna edici deliller gösterilmeksizin açığa alınmakta, görevden uzaklaştırılmakta, gözaltına alınmakta, tutuklanmaktadır. Sayılar, hiçbir 'başarılı' darbe döneminde görülmemiş hızda ve düzeydedir. FETÖ yapılanması ile hiçbir ilgisi olmayan kişilerin de OHAL ve 'darbe girişimi' bahane edilerek kovuşturulduğuna dair deliller giderek artmaktadır. Bir MacCarthy’ci cadı avı dönemi yaşandığına dair büyük endişemiz vardır. Hükümet, Cumhurbaşkanı ve yargıya acil çağrımız şudur:

-Tüm yurttaşlarım masumiyet karinesi her şeyin üzerinde tutulmalıdır.

-Somut ve ikna edici deliller olmadan, söylenti, rastlantı ve delilsiz ihbarlarla adım atılmamalıdır

-Yurttaşlar arasında muhbirlik özendirilmemelidir

-Yargı, tarafsız, nesnel, bağımsız davranmalı, siyasi telkinlere kulağını kapamalıdır.
- Bu bağlamda; bir kişinin FETÖ örgütünde yaptıklarının suç sayılıp sayılmayacağını, yapılanların “17-25 Aralık sürecinden önce olup olmadığına” bağlamak gibi siyasilerce bir 'kural' icat edilmiştir. Bu 'kural' hiçbir hukuksal ilkeye dayandırılmamaktadır. Savcı ve yargıçlar bu tür siyasi telkinlerle değil, söz konusu yasadışı faaliyetleri hukuk ilkeleriyle değerlendirip adım atmalıdırlar. 17-15 Aralık süreci diye 'hukuki' bir milat yoksa, ondan önceki yasadışı etkinlikler de yargılanmalıdır.

Endişemiz, tarihin bir kez daha acıklı bir şekilde tekerrür etmesidir. O zamanki hukuksal uyarıları dinlemeyen birçok kişi, şimdi Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi 'davaları' artık bir hukuk darbesi, bir kumpas olarak nitelemektedir. Şimdi kovuşturulan birçok kişi ve kurumun da ileride bir kumpasa kurban gittiğinin ortaya çıkma olasılığı yüksektir. Bu halkın, bu ülkenin sırf askeri darbeleri değil, tüm hukuk dışı 'kumpasları' da artık tarihe gömmek zamanı gelmiştir.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği

Yönetim Kurulu