Haydi Dayanışmaya!

Yazar / Referans: 
Şebnem Korur Fincancı, Evrensel
Tarih: 
23.03.2020

“Kendimi bildim bileli kentlerde insanlar kurşunla değil, kararnamelerle öldürüyorlar.” Marquez’in Kolera Günlerinde Aşk romanındaki bu sözü anımsadım bizler dünya insanları olarak korona günlerinden geçerken. Türkiye bu korona günlerine görece geç dahil oldu, ya da bizler geç haberdar olduk. Geç haberdar olduk, çünkü salgının adım adım ilerlediği ülkelerden gelen turistler, o ülkelerle ilişkisi nedeniyle sık sık gidip gelenler ve en son umreden dönüşlerin orta yerinde başlayan gecikmeli ve hasta olmayanları da hasta edebilecek karantina girişimi ile testlere başlama zamanı, yaygın uygulanmaması kadar ilkeli, tarafsız ve bağımsız gazetecilik yaparak bize doğru bilgileri iletecek insanların önemli bir kısmını da hapsetmiştik. Bundan dört yıl önce önlenen bir darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL’de ardı ardına yayınlanan kararnamelerle bağımsız kitle iletişim araçlarının birkaçı dışında tamamını kapatmış, bağımsız gazetecilik yapanları hapsetmediysek işsiz bırakmıştık. Yalnız onları mı? Her meslek grubundan 100.000’i aşkın insanı da bir gecede işinden, aşından etmiştik.

Şimdi bir küresel salgında başka tür bir OHAL ile karşı karşıyayız. Bir kısım işyerleri kaçınılmaz olarak kapatıldı. Bazı işletmeler kendileri kapatmak zorunda kaldılar. Emekçileri ne oldu diye sorarsanız, adına “ücretsiz izin” diyen de var, bunu fırsata çevirip işçisini işten atan da. Bir de günlük kazancıyla yaşamını sürdürenler, sokakta insan olmayınca bu gündelik akıştan tümüyle olanlar.

Kararnameler hız kesmeden hayatımızın içinde. Tedbirler, destek paketleri açıklandı. En düşük emekli maaşı 1500 TL olacak, bayram ikramiyeleri erken yatacakmış. Sermaye zaten hep devletin koltuğunun altına sığışır ya, destekleri bol olacakmış. Güvencesiz çalışanlar için görünen o ki hiçbir destek işletilmeyecek.

Oysa Türkiye nüfusunun büyük kesimi özel sektörde istihdam edilmektedir. Kamuda gibi görünenlerin de önemli bir bölümü taşeronların insafına terk edilmiştir. Merak edip baktım; 2007 yılında kamu sektöründe istihdam sayısı 2 milyon 925 bin iken özel sektörde istihdam 17 milyon 812 bin imiş. DİSK Genel-İş Sendikasının verilerinden derlediğim bu bilgileri 2019 yılında yapmış oldukları değerlendirme ile karşılaştırdığımda, 2007 yılında toplam istihdam içindeki yüzde 14,1 olan kamu çalışanı oranı 2018’e geldiğimizde daha da azalarak yüzde 12,4’e düşmüş. OECD üye ülke ortalamasında yüzde 18,1’lik olan oranın da hayli altında bir orandan söz ediyoruz. İktisatçı değilim, hadsizliğimi bağışlayın lütfen ama yalnız bu rakamlar dahi çalışan nüfusun ve dolayısıyla ailelerin en az yarısından fazlasının korona günleri boyunca gelirinin olmayacağı anlamına gelmektedir.

Tüm bu insanlar tam da barınma, temizlik ve beslenme koşullarının iyi olması gereken böylesi bir salgında bunların tamamından yoksun kalma tehdidi altında. Özel sektöre yok pahasına devredilen, vergilerimizle yapılmış barajlardan elektrik santrallarına temel gereksinimlerimizi üreten şirketler ardı ardına mesajlar iletip, temassız fatura ödeme müjdeleri verirken, adına devlet dediğimiz bu organizasyonun vergilerimizle ücretsiz alma hakkımız olan temel gereksinimleri bizlere satmak üzere kamusal alanı nasıl tahrip ettiğine tanıklık ediyoruz hep birlikte.

Sağlık alanında kamusal hizmeti savunan, koruyucu hekimliği önceleyen Türk Tabipleri Birliği’ni dinazorlukla suçlayanlar bugün özel hastanelerin pandemi hastanesi ilanını alkışlıyor. Koruyucu hekimlik ilkeleri ve halk sağlığı çalışanlarının uyarıları ise hala kulak ardında. Alanla uzaktan yakından ilişkisi olmayan “uzman” kişiler ise yanıltıcı pek çok görüş ile halk sağlığı için gerçek bir tehdit oluşturuyor ana akım medya kanallarında.

Marquez o kitabında “Hiçbir şey, ölümünden daha çok benzemez insana.”, derken bir ekleme yapmak isterim yaşamdan yana. Yaşamımız da kendimize benzer, yaptığımız seçimlerle. Bugün hakkımız olanı talep etme, alana dek o aşkın inadıyla mücadele etme ama en çok da dayanışma günüdür. İşsiz, aşsız kalana destekle, ötekileştirmeden korona’sız günlerde ömrümüz olsun!

Kaynak: https://www.evrensel.net/yazi/85987/haydi-dayanismaya