Akademisyen Melda Yaman: Kapitalizm Eşitsizliği Yeniden Üretiyor

Yazar / Referans: 
Jin News
Tarih: 
07.03.2020

İZMİR - Toplumsal yeniden üretim süreçlerinde kadın emeğinin değersizleştirildiğini söyleyen akademisyen Melda yaman, “Meta üretimi ve değer yaratımını kucaklayacak şekilde analizler yapılmalı” dedi.

İzmir Dayanışma ve Bilimsel Araştırma Derneği’nin (İDA) bir ay boyunca sürecek olan 8 Mart söyleşileri kapsamında bu hafta KHK’li akademisyen Melda Yaman'ın sunumuyla “Toplumun yeniden üretimi ve kadın emeği” başlığıyla bir söyleşi düzenlendi. Dün akşam düzenlenen söyleşide, kadının ev içi ve ücretli emeğinin değersizleştirilmesini, Marksist-feminist perspektiften yansımalarını aktaran Melda, toplumsal yeniden üretimin temel argümanı bu iki alanı meta üretimi ve değer yaratımını kucaklayacak şekilde analiz edilmesi gerektiğini söyledi.

‘Kadınların emek süreçlerine katılımının sözü dahi edilmedi’

Toplumu analiz ederken insanın üretimindeki emek süreçlerinin de analiz edildiğini söyleyen Melda, yaşlı, çocuk, engelli erkek ve kadınların bakımı ile ev içi emeğin de içinde olduğu bu süreçlerin kadın üzerinden devam ettiğini belirtti. Feministlerin bu süreçlerin kadınlara yüklendiğini ancak sözü dahi edilmediğini söylediğini belirten Melda, “Ne TÜİK rakamlarında ne de ekonomik verilerde yer alır kadının emeği. Ev içi ve dışı iş emeği hiç bu kadar birbirinden ayrılmamıştı. Bunlar karmaşıktı. Günümüzde kapitalizmde iki temel ayrım var. Biri hane diğeri de piyasa denebilir kabaca. Yani meta üretiminin sürdüğü alanlar” dedi.  

‘Değer yaratımını kucaklayacak şekilde analizler yapılmalı’

Toplumun yeniden üretimindeki kadının emeğinin hiçbir şekilde teorik müdahalesinin bile yapılmadığını kaydeden Melda toplumsal yeniden üretimin temel argümanı bu iki alanı meta üretimi ve değer yaratımını kucaklayacak şekilde analiz edilmesi gerektiğini söyledi. Genelleşmiş meta üretimi diye tarif edilen kapitalizmle beraber kadınların antik çağlardan bu yana temel ihtiyaçlarını karşılamaktan alıkonmuş durumda olduğunu vurgulayan Melda şunları dile getirdi: “Kadınların meta üretimine katılımının sınırlı, 10 kadından 3,2’sinin istihdamda yer alıyor yani yaklaşık 10 kadından 7,5 kadının işsiz veya kayıtsız işçi. Geri kalanı da babasına veya eşine bağlı olarak yaşıyor. Ücretli çalışan kadınlar daha düşük ücret alıyor. Ücret makası yüzde 25’den yüzde 60’a kadar çıkabiliyor dünyanın her yerinde. İşyerinde maruz kaldığı ücret tahakkümünün dışında bedensel tahakküme da maruz kalıyor. Arızi ve sınırlı katılmalarına rağmen iş hayatlarında bulunabilen kadınlar çok çetrefilli durumlar yaşıyor.”

‘Kapitalizm eşitsizliği yeniden üretiyor’

Ücretli işte bir sömürü olmasına rağmen toplumsal yeniden üretim süreçlerinin yaşandığı hane içi işlerden daha prestijli olmasının kadının yeniden üretimini değersizleştirdiğini söyleyen Melda, “Kadınların pek çoğuna ev içi yeniden üretim dışında seçenek sunulmuyor. Anneliğin yüceltilmesi, aşk 200-300 yıldır var. Bunlar erkeklere bağımlılığı, eşitsiz ilişkiyi yeniden üreten şeyler. Emek gücünün yeniden üretiminde de yeniden üretimi için gerekli olan mal ve hizmetlerin değeri ile ölçülüyor. Ancak ev içi emek gücünün yeniden üretiminde de insan üretimini sağlayan kapitalist kurumlar yok. Eğitim ve sağlık piyasalaşırken metalaşmayan yegane alan” ifadelerini kullandı. 

‘Sanat, politika ve bilim alanları erkeklere bırakılıyor’

Marks’ın kapitalist emek gücünün yeniden üretimini işçinin içgüdüsüne rahatlıkla bırakılabileceğini söylerken toplumsal cinsiyet rollerine değinmeyerek belirsizlikler bıraktığını ifade eden Melda, “Toplum kapitalizmi aşan bir yapıdır, kapitalist rasyonellere direnç gösterir. Kapitalist üretimin en temel koşulu artı değer sömürüsünün temel sömürüsü işçi ile kapitalistin özgür olarak karşılaşmasıdır. Köle olmayan ama köle gibi, yani işçi. İşçi olmazsa kapitalist olmaz. Bütün kadınların etrafını kuşatan bir emek ilişkisi söz konusu. Kadınların son 20 yılda kat ettiği mesafe muazzam.  Ama yüzyıllarca bilimsel sürecin dışında bırakılmamızın sebebi 9 ay gebelik emzirme dışında hiçbir biyolojik aktivite bizimle ilgili değilse bile bizimle kodlanmış olması. Kadın toplumsal cinsiyet rolleri alanına sığdırılarak, sanat, politika ve bilim alanları erkeklere bırakılıyor” sözlerini kullandı. 

‘Kapitalistlerin çoğu erkekti’

Özellikle ev içi emekte kadınların toplumsal rolleri ile emeğinin birleştirilerek “rızası varmış” imajı yaratıldığını dile getiren Melda, toplumsal yeniden üretim feministlerinin kapitalist toplumda örgütleniş biçiminin gebeliğinden, İşi aksatıcı özelliklerden kaynaklandığını savunduklarını dile getirdi. Melda, “Erkeğin işçi normdu, kadına da ev içi iş düşmüştür. Kadın da ücretli çalışan erkeğe bağımlı hale getirilmiştir. Ben buradan ayrılıyorum. O halde ücretli işe giren kadınların, evlilik ilişkisi içine girmeyen kadınların doğurmayan kadınları özgür olmasını beklerdik. Ücretli işçi, hane içi işçi kapitalizminin şafağından önceki eşitsizliğe işaret eder. Ona ataerki deniyor. Bir tahakküm formu ataerki ve dönemlerde zemin oluşturuyor. Kapitalistlerin çoğu erkekti. Bugün daha özgür biçimlerde meta ilişkisi içine giriyor kadın kapitalist ataerkinin verdiği şekle dayanarak” diye konuştu. 

Söyleşi katılımcıların katkıları ile sona erdi. 

Kaynak: http://www.jinnews9.xyz/TUM-HABERLER/content/view/132518