Barış İçin Akademisyenler Dosyası

Yazar / Referans: 
Hayri Tunç, Gazete Fersude
Tarih: 
25.10.2019

11 Ocak 2016’da kendilerine Barış İçin Akademisyenler diyen bir grup akademisyen, kamuoyuyla “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini paylaşarak Türkiye’deki sivil ölümlere son verilmesini istedi.

Bildiriye atılan imzalarla başlayan süreç, akademisyenleri siyasi iktidarın hedefine oturtacak, üniversite yöneticilerinin baskısına, ırkçı/saldırgan grupların taciz ve tehditlerine maruz bırakacak ve akademisyenlerin adliye mesailerinin başlamasıyla devam edecekti.

Olağanüstü Hal’in (OHAL) ilanı imzacı akademisyenleri akademi kürsüsünden koparacak, akademisyenler derslerine sanık kürsülerinde devam edecekti.

Kürt illerinde yaşanan hak ihlallerine karşı ses olmak isteyen akademisyenlerin 11 Ocak 2016’dan beri yaşadıkları hak ihlalleri Eylül 2019’a kadar sürdü.

Akademisyenler en sonunda “örgüt propagandası” suçlamasından beraat etse de bir kısmı henüz ülkeye henüz geri dönemedi, geri dönebilecekleri de meçhul. Bazılarının doktorası, bazılarının yüksek lisansı yandı. İhraç edildiler ama mesleğe iade hiçbiri için gerçekleşmedi.

11 Ocak 2016’da başlayan ve hala devam eden süreç şöyle gelişti:

Bildiri süreci

11 Ocak 2016’da Türkiye ve dünyadan 1400’ü aşkın akademisyen ve araştırmacı, Kürt illerindeki yasak ve şiddete son verme ile müzakereleri başlatma çağrısının yer aldığı “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı metne imza attı.

Akademisyenler sokağa çıkma yasakları sırasında gerçekleşen sivil ölümlerin son bulması çağrısıyla yayınladıkları metinde şu ifadeleri kullanıyordu:

“Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.”

Bildiri sonrası

Hemen bir gün sonrasında 12 Ocak Salı günü, Yeni Şafak gazetesi “PKK’nın Suç Ortakları” manşetiyle çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Erdoğan, büyükelçiler için düzenlenen bir yemekte yaptığı konuşmada bildiriyle ilgili ilk açıklamasını yaptı. Bildiriyi imzalayanları “kendine akademisyen diyen bir güruh”, “sözde akademisyenler”, “aydın müsveddeleri” diye tanımlan Erdoğan, akademisyenleri “ihanet içinde olmakla” suçladı. 

Erdoğan’ın sözlerinin ardından imzacıları hedef alan ve günlerce sürecek bir linç kampanyası başladı. Öte yandan aynı gün YÖK Genel Kurulu da bir basın duyurusu yayınladı.

Duyuruda BAK bildirisinin “akademik özgürlükle bağdaştırılamayacağı”, “terör destekçiliğinin hiçbir şekilde hafife alınamayacağı”, “hukuk çerçevesinde gereğinin yapılacağı”, rektörler ve Üniversitelerarası Kurul ile “bu konuyu görüşmek üzere” toplantı düzenleneceği vurgulandı.

Kendilerine “Türkiye İçin Akademisyenler” adını veren bir grup barış akademisyenlerine karşı bir imza kampanyası başlattı. İmzaya açılan metinde “BAK bildirisinin terörle mücadeleyi akamete uğratmak ve güvenlik güçlerinin moralini bozmak amacıyla kaleme alındığı” ileri sürüldü. Operasyonlara destek açıklaması yapıldı. 

13 Ocak’ta Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BAK bildirisini imzalayan akademisyenleri “hainlere destek vermek”le suçladı.

Çıkar amaçlı suç örgütü kurmaktan sabıkalı Sedat Peker de bildiriyi imzalayan akademisyenleri tehdit ederek, “Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız” dedi.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Gazi Üniversitesi (Ankara), Selçuk Üniversitesi (Konya) ve Kırıkkale Üniversitesi’nde bildiriye imza atan akademisyenlerin fakültedeki odalarına küfür ve tehdit mesajları yazıldı. Kayseri ve Bartın cumhuriyet savcıları imzacı iki akademisyen hakkında soruşturma başlattı.

Düzce Üniversitesi Rektörlüğü imzacı öğretim üyesi hakkında disiplin soruşturması açıldığını ve ilgili öğretim üyesinin görevden uzaklaştırıldığını duyurdu. 

Abant İzzet Baysal Üniversitesi (Bolu), Akdeniz Üniversitesi (Antalya), Hacettepe Üniversitesi (Ankara) ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi (Samsun) Rektörlükleri imzacı akademisyenler hakkında idari işlem (inceleme/soruşturma) başlattıklarını açıkladı. 

Adnan Menderes Üniversitesi (Aydın), Atatürk Üniversitesi (Erzurum), Bahçeşehir Üniversitesi (İstanbul), Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi (Kayseri), Pamukkale Üniversitesi (Denizli), Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (Rize) ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi yönetimleri BAK bildirisini kınayan açıklamalar yayınladı.

Fırat Üniversitesi’nde (Elazığ) görevli yedi akademisyen, bildirisiyi imzalayan meslektaşları hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nden bir grup akademisyen ise “Akademik İhanete Geçit Yok” başlıklı bir bildiri yayınladı.

13 Ocak’ta tepkiler ve linç kampanyalarına karşı açıklama yapan Barış İçin Akademisyenler bildirinin arkasında olduklarını söylediler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bildiriye dair ikinci konuşmasını aynı gün yaptı ve bildiriyi imzalayanların “alenen terör örgütü yanında saf tutarak” hareket ettiklerini, olayın ifade özgürlüğüyle ilgili olmadığını söyledi. Erdoğan, ayrıca, “ilgili kurumlarımızın da anayasamıza ve yasalarımıza göre açık suç teşkil eden bu ihanet karşısında, anayasal ve yasal gereklerini yapacaklarına inanıyorum” diyerek savcıları göreve çağırdı. 

Aynı gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu, İstanbul’daki akademisyenler hakkında “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak” (TCK, Md. 301) ve “terör örgütü propagandası yapmak” (TMK, Md. 7/2) iddiasıyla soruşturma başlattı.

İlk gözaltı gerçekleşti. Hakkari Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda çalışan bir akademisyen üniversitede gözaltına alındı. İfade verdikten sonra serbest bırakıldı.

Düzce Cumhuriyet Savcılığı, Düzce’deki tek imzacı akademisyen hakkında “gözaltı kararı verildiği”ni ve “şüphelinin adresinde bulunamaması nedeniyle hakkında yakalama kararı çıkartıldığı”nı duyurdu. 

İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, Giresun Üniversitesi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde imzacı akademisyenler görevlerinden alındı. Kırıkkale Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Munzur Üniversitesi (Tunceli) Rektörlükleri imzacı akademisyenler hakkında soruşturma başlattı. Nişantaşı Üniversitesi (İstanbul) mütevelli heyeti başkanı imzacı akademisyenleri istifaya davet etti. Uludağ Üniversitesi senatosu kınama açıklaması yayınladı.

 15 Ocak’ta akademisyenleri üçüncü kez hedef alan Erdoğan, imzacıların “zalim” ve “alçak” olduklarını söyledi.  

İmza kampanyasının sona erdiği gün olan 21 Ocak’a kadar akademisyenlere yönelik soruşturmalar, gözaltılar, hedef göstermeler, işten çıkarılmalar, istifaya zorlanmalar ve linç kampanyaları aralıksız sürdü. 11 Ocak’ta 1128 imza ile kamuoyuna açıklanan bildiri 2212 imzayla TBMM’ye sunuldu. Sunulan dosyada yurtdışından 2215 akademisyen ve araştırmacının da destek imzası, ayrıca akademisyenlere yönelik siyasi linç kampanyasına tepki göstererek BAK’a destek veren ulusal ve uluslararası kurum ve grupların bir listesi bulunuyordu.

Bu süreç içerisinde Eğitim-Sen, Barış Bloku, Barış İçin Edebiyatçılar gibi birçok ulusal ve uluslararası kuruluş da akademisyenlere desteğini açıkladı. Destek verenler arasında bildiri imzacısı olmayan akademisyenler, platformlar, dayanışma ağları, vakıflar, dernekler ve öğrenciler de vardı. Açıklamalardaki ortak payda “akademik özgürlük” ve “ifade özgürlüğü”nün baskı altına alındığı yönündeydi.

İşten çıkarılan, istifaya zorlanan ve açığa alınan akademisyenler başta olmak üzere, imzacıların bir bölümü ilk altı ay içinde Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldı. Scholars at Risk (SAR), Scholar Rescue Fund (SRF) ve Council for At-Risk Academics (CARA) gibi tehdit altındaki akademisyenlere destek sunan kuruluşlara Türkiye’den çok sayıda başvuru yapıldı. Avrupa, ABD ve Kanada’daki bazı üniversiteler Türkiye’den ayrılmış veya ayrılmak isteyen imzacı akademisyenlere araştırma bursları verdiler veya ilan ettikleri burslarda Türkiye kotası ayırmaya başladılar.

Mart’ta ifadeler başladı

İmzacı akademisyenler hakkında savcılıkların başlattığı ceza soruşturması dosyaları İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nda toplandı. Böylece Mart 2016’dan itibaren 1128 kişilik listedeki imzacılar 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) “örgüt propagandası” fiilini düzenleyen 7/2 maddesi kapsamında ifadeye çağrıldı.

Soruşturma yaklaşık bir buçuk yıl sürdükten sonra Savcı İsmet Bozkurt’un hazırladığı iddianame doğrultusunda imzacılar hakkında ayrı ayrı açılan davalar Aralık 2017’de başladı.

Dört akademisyenin tutuklanması

Barış akademisyenleri 10 Mart 2016’da “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi nedeniyle yaşadıkları süreci kamuoyuyla paylaşmak için bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda açıklamaları yapan Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy (15 Mart 2016) ile Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı (31 Mart 2016) TMK 7/2’de düzenlenen “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklandı, 22 Nisan 2016’daki ilk duruşmada serbest bırakıldılar.

Aynı duruşmada savcı mütalaasını değiştirerek yargılamanın Türk Ceza Kanunu (TCK) 301. maddesi uyarınca yapılmasını istedi. Mahkeme, 301 yargılamaları Adalet Bakanlığı’nın iznine tabi olduğundan, Bakanlık’tan izin istenmesine karar verdi.

OHAL süreci

15 Temmuz 2016’da gerçekleşen ve başarısızlıkla sonuçlanan askeri darbe girişiminin ardından 20 Temmuz’da olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi. Üç aylık dönemler halinde uzatılan OHAL uygulaması toplam iki yıl sürdü. Bu süreçte Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile 406 imzacı akademisyen çalıştıkları kurumlardan ihraç edildi, pasaportlarına el kondu, kamuda çalışmaları ve akademisyen olarak mesleklerini icra etmeleri ömür boyu yasaklandı.

İhraçlar toplam 64 kurumdan gerçekleşti. Bunların 56’sı kamu üniversitesi (391 ihraç), 4’ü vakıf üniversitesi (8 ihraç), 4’ü ise bakanlıktı (7 ihraç).

17 Temmuz 2018’de OHAL resmen sona erdiğinde kamu üniversitelerinde çalışan imzacıların yaklaşık yüzde 40’ı ihraç edilmişti.

2017: Ceza davaları

Barış İçin Akademisyenlere yönelik kitlesel ceza davaları 5 Aralık 2017’de başladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede akademisyenlerin “terör örgütü propagandası yapmak” suçunu işledikleri iddia edildi. 

Suç isnadına konu olan şey aynı bildiri metni olmasına karşın, imzacılara farklı Ağır Ceza Mahkemelerinde bireysel olarak dava açıldı. İstanbul’daki ağır ceza mahkemelerinden 7’si (35. ACM, 33. ACM, 30. ACM, 29/1 ACM, 22. ACM, 23. ACM ve 24. ACM) kendi bünyesindeki akademisyen dosyalarını birleştirdi.

İlk bir yıl boyunca davalar sadece İstanbul’da görüldü. Yetkili mahkeme tartışmasının gündeme gelmesiyle birlikte Diyarbakır, İzmir, Ankara, Kocaeli, Dersim, Adana gibi barış bildirisi imzacısı akademisyenlerin olduğu diğer illere de sıçradı.

Yargılamalar TMK 7/2 kapsamında başlasa da bazı mahkemelerde “atılı suçun Türk Ceza Kanunu (TCK) 301. maddesinde anlatılan suça dönüşmesi ihtimaline binaen ve 301 kapsamında yargılama yapmak Adalet Bakanlığı iznine tabii olduğundan” Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni istendi.

146 akademisyen 1’er yıl 3’er ay; 18 akademisyen 1’er yıl 10’ar ay 15’er gün; 8 akademisyen 1’er yıl 6’şar ay; 2 akademisyen 1’er yıl 6’şar ay 22’şer gün; 17 akademisyen 2 yıl 3 ay; 7 akademisyen 2 yıl 6 ay; 5 akademisyene 2 yıl 1 ay; 1 akademisyen 3 yıl olmak üzere davası sonuçlanan toplam 204 akademisyen hapis cezasına mahkum oldu.

204 kişi içerisinden 29 kişinin hapis cezası 2 yılın üstünde kaldığından, 7 kişi ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğinden toplamda 36 akademisyenin mahkumiyet kararı ertelenmedi.

Bu 36 kişi şöyleydi:

Ayşe Erzan, Özdemir Aktan, Nesrin Sungur Çakmak, Füsun Üstel, Büşra Ersanlı, Lütfiye Bozdağ, Şebnem Korur Fincancı, Özgür Müftüoğlu, Yonca Demir, Gençay Gürsoy, M.A., Alper Akyüz, Ahmet Bekmen, Nihan Aksakallı, Hülya Kirmanoğlu, İsmet Akça, Haydar Durak, İlkay Özkuralpli, Öznur Yaşar Diner, Remzi Orkun Güner, Esra Kaliber, Eda Aslı Şeran, Aysuda Kölemen, İlkay Yılmaz, Zeynep Tül Süalp, L.N., S.A., Gevher Gökçe, Çare Olgun Çalışkan, Nevin Zeynep Yelçe, Ali Kerem Saysel, Koray Çalışkan, S.I. Süreyya Topaloğlu, Ayşe Gül Altınay, Noemi Levy Aksu.

36. ACM’de duruşmaları görülen Gülhan Türkay, Esra Arsan ve Aslı Takanay da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeyen akademisyenlerdi. Üçüne de ayrı ayrı 1’er yıl 3’er ay hapis cezası verildi.

Mahkeme, “sanıkların sabıkasız olması ve geçmişteki hallerini nazara alarak cezanın ertelenmesi halinde tekrar suç işlemeyecekleri hususunda vicdani kanaat oluştuğu” gerekçesiyle cezaları 2 yıl denetimle ertelemeye karar verdi.

Mahkumiyet kararlarına 10 kez 25. ACM’de; birer kez 13. ve 33. ACM’lerde; üç kez 27. ACM’de olmak üzere toplam 15 kez muhalefet şerhi düşüldü. Yargılamalar boyunca heyetler tarafından “beraat” kelimesi sadece bir kez, 33. ACM’de, üye hakimin muhalefet şerhiyle duyuldu. Üye hakim “beraat yönünde karar verilmesi görüşünde olduğumdan verilen karara muhalifim” dedi.

2019 Adli Yılı’nın sonuna kadar akademisyenler mahkemelerde birçok hak ihlali ile karşılaştı. Beyanları sık sık mahkeme başkanları tarafından bölündü. Dosyalarına gazetelerdeki röportajları, yazıları “yeni delil” olarak eklendi. Bazılarına hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) hususunda beyanları sorulmadan haklarında kararlar verildi.

Örneğin, 37. ACM’de yargılanan Prof. Dr. Şebnem Korur-Fincancı’nın dosyasına “Özgür Gündem Gazetesine 12 Aralık 2018’de verdiği röportaj, 21 Aralık 2015’te Evrensel Gazetesine verdiği röportaj ve TİHV başkanı sıfatıyla 3 Mart 2016’da Cizre ziyareti sırasında sınırlı gözleme dayalı ön inceleme raporu çıktıları” eklendi. 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Korur-Fincancı, zorunlu emekliye ayrıldı.

Üstel’in tutuklanması

Ertelenmeyen mahkumiyet kararları sanıklar ve müdafilerinin itirazı yoluyla İstinaf Mahkemesi’ne gitti. HAGB’yi kabul etmediği için hakkında verilen 1 yıl 3 aylık hapis cezası kararı İstinaf Mahkemesi’ne giden Prof. Dr. Füsun Üstel’in hapis cezası onandı.

Üstel 8 Mayıs 2019’da Eskişehir Cezaevi’ne teslim oldu. İki buçuk aylık tutukluluğun ardından 22 Temmuz’da avukatlarının 33. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapmış oldukları itiraz başvurusunun olumlu sonuçlanması sonucu tahliye edildi.

26 Temmuz 2019: AYM kararı

Hakkında hapis cezası verilen akademisyenlerden bazıları yerel mahkemelerin kararını, süreç içinde Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşımıştı.

AYM başvurulara ilişkin yaptığı ilk görüşmede ayrı ayrı gelen dosyaları tek bir dosyada birleştirdi. Dosya için Adalet Bakanlığı’ndan beklenen görüşün de 25 Haziran’da gelmesiyle birlikte AYM, 3 Temmuz’da bir görüşme daha yaptı ve akademisyenlerin dosyasını Genel Kurul’a gönderdi.

26 Temmuz’da AYM Genel Kurul, 8’e karşı 8 oyla (eşitlik durumunda başkanın oyu 2 oy sayıldığı için) barış akademisyenlerinin “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçundan cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi.

AYM, başvuruculara 9 bin lira tazminat ödenmesine, ihlalin ortadan kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için karar örneğinin yerel mahkemelere gönderilmesine de hükmetti.

2 Eylül 2019’da başlayan yeni adli yılın ardından devam eden yargılamalar kapsamında ilk beraat kararı AYM’nin kararına atıfla 6 Eylül’de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nden geldi.

Türkiye genelinde devam eden davalarda beraat kararı veren mahkeme sayısı 26 oldu. 16 Ekim 2019’da beraat eden isimlerden biri de yargılamalar kapsamında tutuklu kalan Prof. Dr. Füsun Üstel oldu.

Haklarında hapis cezası verilen ve yargılaması süren akademisyenlerin tamamı hakkında beraat kararları verilmeye devam ediyor.

Kaynak: https://www.gazetefersude.net/baris-icin-akademisyenler-dosyasi-77712/