Barış Yapışkan'ın Beyanı

Yazar / Referans: 
Tansu Pişkin, Bianet
Tarih: 
03.05.2019

"Yapılan açıklamanın hiçbir yerinde bir şiddet çağrısı veya suç olarak nitelendirilebilecek bir çağrı yoktur. Ancak karşılığında bir “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla karşı karşıya kaldık. Bu suçlamanın yapılabilmesi için öncelikle maddi delillerinin onaya konulması gerekir."

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Fizik Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Barış Yapışkan'ın Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 33. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.

Sayın Başkan, Sayın Heyet Üyeleri,

Bugün burada, şiddet ortamının sonlanması ve ülkemizin en yakıcı en yakıcı problemlerinden birisinin barış ortamında diyalog yoluyla çözümlenmesini isteyen bir metne verdiğim destekten dolayı “terör örgütü propagandası" yapmakla suçlandığım için bulunuyorum.

Öncelikle şu anda burada bulunan ve yargılamayı yapan siz yargı mensupları gibi yargılanmakta olan bizler de tanım gereği belli hak ve yetkilerle burada bulunuyoruz ve bunların kaynağı da sizin daha iyi bildiğiniz üzere Anayasa ve taraf olunan uluslararası antlaşmalardır. Yargılama yapma yetkisinin de vatandaş olarak bizlerin sahip olduğu hakların da Anayasa ile belirlendiğini tekrar hatırlatmak isterim.

Ne yazık ki bizimki gibi demokrasisi tartışmalı olan ülkelerin hemen hemen hepsinde bir birey, asıl mesleği ne olursa olsun ikinci bir meslek daha edinmek zorunda kalıyor. Çünkü bu gibi ülkelerde yine ne yazık ki anayasalarında yazılı bile olsa bireyler, gruplar, örgütler ne zaman anayasadan kaynaklanan bu haklarını kullanmak isteseler en basitinden soruşturmalarla, kovuşturmalarla karşı karşıya kalmaktadırlar.

O veya bu nedenle bu hakların kullanılması sık sık kısıtlanmakta ve işte bu nedenle mesailerinin önemli bir kısmını mahkeme salonlarında hakim karşısında geçirmekte ve işleri olmadığı halde pek çok yasa maddesiyle haşır neşir olmak zorunda kalmaktadırlar.

Bu metni imzalayan bizler Anayasanın 25. Ve 26. Maddelerinde bize tanınan “düşünce ve kanat hürriyeti” ve “düşünce açıklama ve yayma hürriyeti” hakkımızı kullanarak, Anayasanın devleti yükümlü kıldığı “vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlama" görevinin gereğini yapmaya çağırdık.

Yapılan açıklamanın hiçbir yerinde bir şiddet çağrısı veya suç olarak nitelendirilebilecek bir çağrı yoktur. Ancak karşılığında bir “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla karşı karşıya kaldık. Bu suçlamanın yapılabilmesi için öncelikle maddi delillerinin onaya konulması gerekir.

Metnin içinde bir kez bile geçmeyen bir şeyin propagandası nasıl yapılır, sayın savcı bize ve daha da önemlisi size açıklamak zorundadır. Çünkü ispat yükümlülüğü iddia sahibine aittir, örneğin ispatlanmaya muhtaç bir diğer iddia ise benim de pek çok diğer imzacı gibi ilk kez bu İddianameyle haberdar olduğum Bese Hozat’ın açıklamasıdır.

Bu iddianameye göre 1128 imzacı bu kişinin talimatıyla böyle bir eylemde bulunmuştur. Bu iddia sahibinin, iddiasına ilişkin maddi delillerini de ortaya koyması gerekir. Bu talimat nasıl, hangi yollarla bizlere verilmiştir? Buna dair hiçbir belge, bulgu yoktur.

Kurulan tek ilişki bu bahsi geçen açıklamanın bizim imzalamış olduğumuz metinden zamansal olarak önce gerçekleşmiş olmasıdır. Ancak sadece böylesi bir öncelik-sonralık ilişkisi ile iki olayın birbirine nedensel olarak bağlı olduğu iddia edilemez. Böyle olsa her şey her şeyle ilişkilendirilebilir. Tamamen bu yargılama vesilesiyle haberdar olduğum bir kişiden talimat aldığım iddiası maddi gerçeklere aykırıdır ve kesinlikle kabul etmiyorum.

Son söz olarak hiçbir maddi delile dayanmayan ve tamamen niyet okuma üzerine inşa edilmiş bu iddianamede ileri sürülen suçlamaların hiçbirisini kabul etmediğimi ifade etmek istiyorum ve beraatimi talep ediyorum.

(BY/(TP)

Kaynak: https://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/208117-baris-yapiskan-in-beyani