Gamze Toksoy'un Beyanı

Yazar / Referans: 
Tansu Pişkin, Bianet
Tarih: 
05.03.2019

"Bugün karşınızda kırk yaşını geçmiş, ömrünün yarısından fazlasını akademik çalışmalara adamış, daha insanı yaşam koşulları için çaba sarf etmekten ve barışı savunmaktan vazgeçmeyen biri olarak ısrarla tekrarlıyorum ki, barışı savunmak ahlaki bir sorumluluktur."

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Yrd. Doç. Dr. Gamze Toksoy Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz. 

Sayın Hakim, Sayın Mahkeme Heyeti,

Ocak 2016 tarihinde barış çağrısı yapan, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye dayandırılarak benim ve 2000’in üzerinde diğer imzacı meslektaşımın hakkında “terör örgütü propagandası yapma” iddiasıyla açılan dava nedeniyle karşınızdayım. Tarafıma yöneltilen suçlamalarla ilgili hukuki savunmayı avukatım yapacaktır.

İddianamede adı geçen “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriye neden imza attığımı açıklamak isterim.

Yaklaşık üç yıldır mahkemelerinizde ifade veren, aynı suçla itham edildiğimiz yüzlerce meslektaşım gibi ben de ergenlik, gençlik yıllarımdan itibaren medyada ardı arkası kesilmeyen çatışma haberlerine, cenaze törenlerine maruz kalarak büyüdüm.

Bize sunulan görüntüler uzun yıllar düşüncelerimi etkiledi, akademik ilgilerimi belirledi. Meslek yaşamım boyunca araştırmalarımda şiddet ortamını yaratan etkenler üzerine bilgi üretmeye çalıştım, çatışmalardan doğrudan etkilenen coğrafyaların acısının izlerini biriktirdim, şiddetsizlik etiği üzerine düşünmenin, tartışmanın yollarını aradım, bu ülkedeki milyonlarca insan gibi barış içinde yaşamanın özlemini duydum.

Kamuoyunda çözüm süreci olarak anılan süreçte çoğumuz gibi ben de nihayet yıllardır süren terör, şiddet ortamının sona ereceği, birlikte ortak yaşamın zeminini hazırlayacağımız yönünde umutlanmıştım.

Burada ifade veren meslektaşlarım, bu topraklarda yaşanan savaşların, şiddet olaylarının toplumsal sonuçlarını farklı disiplinlerin bilgisiyle, ekonomik, sosyal, çevresel boyutlarıyla ortaya koydular. 

Toplumsal sorumluluk bilinciyle yapılan bu değerli akademik çalışmaların da gösterdiği gibi üzerinde yaşadığımız coğrafyanın halkları yıllardır yaşadıkları travmaların yükünü paylaşacak, toplumsal barışın zeminini hazırlayacak yüzleşme olanaklarından mahrum kalmışlardır.

Maalesef çözüm süreci bu olanakları yaratamadan bitti. Ardından hepimizin bildiği üzere uzun süren sokağa çıkma yasaklarının içinde olduğu bir dönem başladı. Gazetelerden yaralı sivil vatandaşların ambulans dahi bulamadıkları haberlerini okuduk.

Dahası medyada yer alan görüntüler, hepimizin yaralanabilir varlıklar olduğumuzu unutan, savaş koşullarında dahi olsa hepimizin insan hakları hukukunun gerektirdiği haklarımızı yok sayan nitelikteydi.

Parçalanmış bedenlere, yıkılan evlere, hatta yağmalanan yatak odalarına ait akıl almaz görüntülere maruz bırakıldık. Bunların açtığı yarık ne bizim ne çocuklarımızın belleklerinden uzun yıllar silinmeyecek. Böyle bir ortamdayken internetten önüme gelen bir metne, çok da inanmasam da belki barışçıl bir geleceğe atılmış ufak bir adım olur umuduyla imza attım.

Bugün karşınızda kırk yaşını geçmiş, ömrünün yarısından fazlasını akademik çalışmalara adamış, daha insanı yaşam koşulları için çaba sarf etmekten ve barışı savunmaktan vazgeçmeyen biri olarak ısrarla tekrarlıyorum ki, barışı savunmak ahlaki bir sorumluluktur.

Barış talebi savaşın şiddetinin karşısına yaşamı koymaktır, sadece insan merkezli yaşamı değil, doğanın tüm varlıklarını, sözlerini duymadığımız, seslerine kulaklarımızı tıkadığımız, yıllar süren savaşlarla yok edilen tüm varlıkların, hayvanların, bitkilerin, derelerin, dağların yaşam hakkını koymaktır.

Barış talebi suç değildir, vatandaşı olduğumuz ve tek muhatabımız olan devletten barışın sağlanmasını istemek, sivil ölümlerin durdurulmasını istemek  haktır.

Biliyoruz ki, barış içinde ortak bir yaşamın herkes için kalıcı olarak tesisi şiddetin hakim olduğu bir ortamda mümkün değildir. Ancak demokratik hak ve özgürlükler güvence altına alındığında kalıcı barış olanağı doğar.

Şiddet içeren veya şiddete teşvik eden herhangi bir ifade barındırmayan “Bu suça ortak olmayacağız” metnini imzalamamın “terör örgütü propagandası yapmak” olarak nitelendirilmesini kesinlikle kabul etmiyorum. Tarafıma yöneltilen bu suçlamaları hakaret sayıyor ve derhal beraatimi istiyorum.

Saygılarımla.

(GT/TP)

Kaynak: https://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/206107-gamze-toksoy-un-beyani