Yerellik ve Evrensellik arasında Rojava deneyimi
Yerellik ve Evrensellik arasında Rojava deneyimi
Bülent Küçük & Ceren Özselçuk
Yerellik ve Evrensellik arasında Rojava deneyimi
Bülent Küçük & Ceren Özselçuk
Kürt hareketinin diğer toplumsal kimliklere kapılarını açarak Türkiyelileşmesi gerektiği konusu çokça -çoğu zaman insafsızca- dile getirildi. Demokratik bir zeminde birlikte yaşamın ancak Kürtlerin eşitlik, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin diğer toplumsal alanlarda verilen mücadelelerle ortaklaşması durumumda mümkün olacağının altı çizildi. Bu eleştirilerin haklılık payları vardı kuşkusuz, fakat sorulması gereken asıl soru şu: Türkler Türkiyelileşmeden Kürtlerin Türkiyelileşmesi ne kadar mümkün?
Son bir aydır çözüm sürecinin yürütücüsü olan Kürt aktörlerin tamamı sürecin tek taraflı olarak ilerlediğini belirtiyor ve sürecin durma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu konusunda kamuoyunu uyarıyorlar.
Barış İçin Akademisyenlerin Akil İnsanlar Heyeti Değerlendirmesi
Türkiye’nin de imzacısı olduğu 1325 nolu Birleşmiş Milletler Kararı barışın inşasının müzakereler de dahil her aşamasında kadınların eşit temsil edilmesinin sağlanması gerektiğini belirtir. Çünkü
-Kadınlar nüfusun %50’sini oluşturur. Barış süreçleri toplumun yeniden inşa edildiği ve yeni toplumsal sözleşmelerin ortaya çıktığı dönemlerdir. Bu dönemlerde kurulan yapıların tamamında kadınlar eşit temsil edilmezse kadınlar bu sözleşmeye katkı sunmamış, rıza vermemiş olur.
Türkiye’de 30 yılı aşkın bir süredir devam eden savaşın bilançosuna dair sağlıklı veriler bulmak oldukça zor. Buna rağmen, devlet ve devlet dışı kurumlar tarafından yapılan araştırmalar, savaşın yarattığı toplumsal tahribatın boyutları hakkında bize bir fikir veriyor.
Zorunlu göç/Yerinden edilme/Boşaltılan köy ve mezralar
İlk bakışta, başlıkta Haiti Devrimi’nin ve Kürt sorunun birlikte anılması çok alakasız gelebilir kulağa fakat durum hiç de sanıldığı gibi değil. Zira Haiti Devrimi tüm direnen halkların, sınıfların mücadelelerinin nasıl unutturulduğuna, yok sayıldığına, kategorisizleştirildiğine dair çok önemli ipuçları veriyor. Buradan hareketle Kürt sorununda ve barış süreci dediğimiz zaman içinde gelişen birkaç olaya işaret edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu yazı 17.04.2013 tarihinde Özgür Gündem'de yayınlanmıştır.
Etkin Haber Ajansı / 21 Nisan 2013 / İSTANBUL (Arzu Demir)
Barış İçin Akademisyenler'den Yrd. Dç. Dr. Erdem Yörük, barışın güvencesinin halk hareketleri ve sokak olacağına dikkat çekti, "Batıda iş daha çok sosyalistlere düşüyor" dedi. Yörük, Halkların Demokratik Partisi'nin yerel örgütlenmelerinin hızla hayata geçirilmesinin ve halkla buluşmasının barışın güvencesi olacağını söyledi.
Özellikle siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler disiplinlerinde kadınlara indirgemeci bir yaklaşımla “uysal” “barışçıl” ve “uzlaşmacı” roller çizen yaklaşımlar olmakla birlikte özellikle 90 sonrası dönemde bu yaklaşımları sorgulayan ve kadınların doğuştan değil öğretilmiş rolleri yüzünden bu sıfatları taşıdıklarını iddia eden yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Kadınlar, doğuştan pasifist değildir. Öyleyse toplumlarda erkek üzerinden öğretilen ve yürütülen şiddet ve uzlaşma uzağı tutumunun nedeni nedir? Kadınların pasifist duruşunun barış süreçlerine getirisi ne olur?