Yaşasın dayanışma akademisi!

Yazar / Referans: 
Özlem Akarsu Çelik, gazeteduvar.com.tr
Tarih: 
23.09.2016

Yaşasın dayanışma akademisi!

“Bu suça ortak olmayacağız” dediler, “Barış istiyoruz” dediler, başlarına gelmeyen kalmadı! Dün Ankara’da YÖK önünde Eğitim Sen’in eyleminde imzacı olduğu için açığa alınan/ihraç edilen akademisyenler de vardı.

Eylem sonrası konuşayım dedim, ne istiyorlar, niye yaptılar eylemi sorayım, anlatsınlar. Aslında tek bir konuyu merak ediyordum: bundan sonra ne yapacaklar? Yani bir akademisyen, hele ömrünün yarısını üniversitede geçirmiş bir hoca ne yapabilir, nasıl yaşayabilir? Mutsuz, umutsuz bir grup bekliyordum karşımda. Ne umutsuzu! Hepsinin gözleri ışıl ışıldı. En önemlisi gülümseyen yüzler gördüm. Umut dolu planlar yaptıklarına tanık oldum. O görüntü bile ilaç gibi geldi bana. Sonra baktım şöyle bir ve hah dedim, bunu görüp çıldırmaz mı sizi ‘medeni ölüm’e mahkûm ettiğini sananlar?

Güzel haberi, Kocaeli Üniversitesi’nden 1 Eylül’deki KHK ile ihraç edilen Yrd. Doç. Dr. Hülya Kendir verdi. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi hocası olan Hülya Kendir, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için Kocaeli Üniversitesi’nden ocak ayında gözaltına alınan 21 akademisyenden biriydi. O üniversiteden imzacı 19 hoca, “Darbe bahane, imzacıları atmak şahane!” zihniyetince ihraç edildi. İşte o hocalar, ekim ayı başından itibaren, kuracakları “DAYANIŞMA AKADEMİSİ”nde ders vermeye başlayacaklar.

‘GİTMİYORUZ! ÜRETMEYE DEVAM EDECEĞİZ!’

Hülya Hoca’nın ağzından aktarıyorum…

“Bizim Kocaeli’nden gitmemizi istiyorlar. Hiçbir yere gitmiyoruz! Bize yakışır işler yapacağız ve üretmeye devam edeceğiz. Kocaeli’nde ihraç edilen ‘barış imzacısı’ 19 kişi, bir ‘Dayanışma Akademisi’ planladık. Bizler sosyal bilimci, sağlıkçı, doğa bilimci akademisyenleriz. Her hafta birimiz ders vereceğiz. Barış, emek politikaları, emeğin sömürüsü… Bildiklerimizi anlatmaya devam edeceğiz. Herkesi Dayanışma Akademisi’ne bekliyoruz.”

Dayanışma Akademisi’nin 28 Eylül’de açılış etkinliği var. Yurt dışından akademisyenler de orada olacak çeşitli meslek örgütleri ve sendikalardan davetliler de…

Bu haberin ruhumda kaç yarayı sardığını anlatamam! Bir kere adı güzel! “Dayanışma”diyorlar. Bundan daha kıymetli ne var hayatta? Bunca kötülükle dayanışmadan mücadele edilebilir mi?

‘BİZİM SESİMİZ OLDUNUZ!’

Bu düşünceler kafamda dönüp dururken “Barış Akademisyenleri” içinde en şanssız isimle konuşmaya başlıyorum. Bir anda fark ediyorum ki, şanssızlıklarıyla bile dalga geçen cesur bir kadın var karşımda.

Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Latife Akyüz. Bir günde hayatı alt üst oldu Latife Hoca’nın. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzacı akademisyenleri hedef alan konuşmasının ardından üniversiteden ilk uzaklaştırılan o oldu. Evi ve iş yeri arandı. Tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi. Yurt dışına çıkış yasağı konuldu. Birkaç yayın organı tarafından hedef gösterildi, Ülkü Ocakları bildiri yayınlayıp “Düzce’yi PKK’dan temizleyeceğiz”dedi… Latife Hoca kedisini bile alamadan Düzce’yi terk etmek zorunda kaldı. Evindeki eşyasını dahi arkadaşları toplayıp gönderdi. Bütün bunlar bir günde yaşandı.

“Ben OHAL’i 9 aydır yaşıyorum” diyen Latife Hoca’ya Frankfurt’tan harika bir teklif geldi ama değerlendiremedi çünkü hâlâ yurt dışına çıkış yasağı var. “Niye geldi bunlar başınıza?” diye soruyorum. İşte onun sözcükleriyle meselenin özü…

“Tayyip Erdoğan bu konuda kimse konuşsun istemiyordu. 1 Kasım seçimindeki başarısıyla iyice pervasızlaşmıştı ve biz o perdeyi aralayınca da böylesine saldırgan bir tavrın içine girdi. Erdoğan, Kürt meselesini konuşan ‘Beyaz Türkler’i cezalandırıyor. Akademisyenlerin de ‘Beyaz Türk’ olduğunu düşündüğü için, ‘Siz kimsiniz de Kürt meselesinde laf ediyorsunuz!’ diyor. Tutuklanan isimlere bakın. Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay… İkisi de Kürt meselesinde söz söyleyen ‘Beyaz Türkler’ onlara göre. Onlar cezalandırılıyor!”

“Ben Düzce’de dersime girip çıkan biriydim. Beni zorla aktivist yaptılar. Aylardır hayatım Çağlayan Adliyesi ile Bakırköy ve Silivri Cezaevleri önünde sürüyor” diyen Latife Hoca ihraç edildikten aylar sonra gittiği Cizre’de çocuğunu kaybetmiş bir anneye taziye ziyaretine uğramış. Taziye evinde, yanındaki arkadaşı Latife Hoca’nın “Barış Akademisyeni” olduğunu söyleyince acılı anne kalkıp sarılmış Latife Hoca’ya ve “Kusura bakmayın, bizim yüzümüzden işinizden oldunuz!” demiş.

Latife Hoca anlatırken hâlâ yaşıyor o anı. “Evladını toprağa vermiş o annenin bu sözü beni öyle sarstı ki! Bizim ödediğimiz bedel sizinkilerin yanında ne ki? Biz bunu çok daha önce yapmalıydık. Siz bu acıları yaşamamalıydınız. Biz çok geç kaldık, dedim. Acılı anne şöyle cevap verdi bana: Olur mu? Sesimiz oldunuz siz bizim!”

Devletin, devleti yönetenlerin imzacı akademisyenlere öfkesinin sebebi işte budur!